Bölüm 23: Lanet mi, Armağan mı?

765 75 1
                                    

-"Lea! Lea, beni duyuyor musun?"

Tung, kızı omuzlarından şefkatle tutmuş gözlerini açması için hafif hafif sarsıyordu. Hemen başucunda, elinde ıslak bir havluyla, telaşlı ve endişeli gözlerle kendisini izleyen Vivien, Lea'nın kanıyla boyanmış kolunu Tung'un omzuna dayadı:

-"Sakin ol! O iyi, çok kan kaybetmiş ama çok da inatçı bir kız. İyileşecek güven bana, elimden geleni yapacağım onun için."

Bunları söylerken gülümsüyordu, o an Tung'a kutsal bir gülümseme gibi geldi bu. Kadın sanki kendisine bakarak parıldıyordu, Lea ve kendisi için gönderilmiş bir peri gibiydi. Güçlükle alabildiği nefesini yavaşça bıraktı, artık kendisini daha iyi hissediyordu. O da kadına gülümsedi ve:

-"Burada sadece sana güveniyorum. Lütfen, onu kaybetmeme izin verme!"

Kadın yeniden gülümsedi. Gözlerini o kadar hızlı çevirerek kocasına bir bakış fırlattı ki, neredeyse kimse fark edememişti. Aynı anda:

-"Kız senin için çok değerli, bu anlaşılabiliyor. Gerçekten çok güzel bir kızmış, onu yalnız bırakmamalıydın..." 

Tung, yeni bir suçluluk dalgasıyla dolarken Vivien'in omzunun üzerinde durmakta olan eline, daha doğrusu elindeki kana gözü takıldı. Öfke, bir kez daha bedenini çepeçevre sararken kaşı da tekrar seğirmeye başlamıştı, son kez derin bir nefes aldı. İçinden "Hiç uğraşamam şu an seninle" diye geçirdi, kızın alev kızılı saçlarını kanlı yüzünden çekerek avucunun dışıyla yüzünü temizledi. Başını hafifçe kaldırdığında, yerde yatmakta olan başsız bedeni gördü, ama bu sefer hayatında belki de ilk kez, içinde pişmanlıktan eser yoktu. 

                                                                    *  *  *

Göz kapaklarını hafifçe araladığında, alnına değmekte olan narin elin, kendisiyle konuşan periye değil daha önce yüzünü bile görmediği bir kadına ait olduğunu anladı Lea.

"Bir rüya görmüş olmalıyım" diye geçirdi aklından, sonrada kadına sıcak olduğunu umduğu bir gülümseme yolladı.

Yüz kaslarına hakim olamıyordu henüz, nefes alırken canı çok yanıyordu ve inanılmaz derecede midesi bulanıyordu. İki dirseğini kullanarak doğrulmaya çalıştı ama göğsünün hemen altına, saplanmış bir bıçak gibi giren ani sancı, onu yeniden yatağa düşürdü. Yanındaki kadın da sağ elinin ayasını tam da sol göğsünün üzerine dayadı ve:

-"Hey! Sakin ol bakalım, iyileşmedin daha. Yaşadığına şanslı bile sayılırsın."

Lea, sadece boynunu kullanarak hafifçe doğruldu ve kadının doğal bir tepkiyle de olsa, neredeyse tamamen avuçlamış olduğu göğsünün üzerindeki eline baktı. Kadın utanarak elini sanki bir közün üzerinden çeker gibi çekti. Bir süre, hiçbir şey demeden sadece önüne baktı, bu tavrı Lea'nın hoşuna gitmişti. Beatrice'yi hatırlamıştı nedense, fazla duygusallaştığını düşündü, mantıklı kalmalıydı. Toparlandı ve yeniden kadına gülümseyerek:

-"Neredeyim ben? Ne oldu?"

Şaşkınlığı yüzüne vurmuş olsa gerek ki kadının yüzüne sıcacık bir şeyler yayıldı. Kendisine sanki şefkatle bakıyor gibiydi. Daha önce duymadığı ya da dikkat etmediği buğulu bir ses tonuyla:

-"Öncelikle tanışmadık. Benim adım Vivien. Şu an Prados baş veziri Vraksim'in evindesin, kendisi benim kocam olur. Ufak bir kaza geçirmişsin canım ama neyse ki çok geç olmadan gerekli müdahale yapıldı. Biraz uslu durursan çabucak toparlanacağından eminim."

Kadının sesi, oldukça etkileyiciydi, derinden geliyordu. "Bu derinliğin nerelere kadar uzandığını tanrılar ve ona yaklaşan erkekler bilir..." diye geçirdi aklından, bir taraftan da hemen sağ göğsünün altına bakıyordu. Az önceki kalkma çabası nedeniyle olsa gerek, ılık bir karıncalanma hissetmişti teninde. Yarasını açmış olmalıydı, ama canının bu kadar yanmasına bakılırsa kapandığı da pek söylenemezdi.

Lanet & ArmağanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin