Tung, yavaşça yerde yatmakta olan kıza doğru ilerliyordu. Dünya dönmeyi durdurmuştu, sanki zaman akmıyordu. Etrafında konuşan, bir şeyler söyleyen, yerde cansızmış gibi yatmakta olan kızı birbirlerine göstererek alay eden bir sürü insan vardı çevrede. Sadece ağızlarını oynatıyorlarmış gibi geliyordu Tung'a, hiçbir şey duymuyordu.
Birileri de tam evin önündeki meydana, muhtemelen kızı asmak için kalaslardan derme çatma bir çardak hazırlama uğraşındaydı. Kalmarr ile Vilet ya da Byras da konuşuyorlardı, ama onlar da şu an için bir hayalden ibaretti kendisi için. Sanki başka bir dünyadan bakıyordu, başka gözlerle... Yürürken bile etraf eğilip bükülüyor; evler, atlar garip şekillerle gözünün önünde oynaşarak iç içe geçiyordu.
Kıza giden yol bitmek bilmedi, o yürüdükçe uzadı ve sanki ulaşılmaz bir merdiven gibi önünde eğilerek bir biçimde büküldükçe büküldü. Beyninde tek bir ses yankılanıyordu; kendi adı. Israrla kendi adını duyuyordu, bağıranın sesi tanıdıktı, Brox'un çadırında kendisiyle konuşan sesti. Nasıl olduğunu ve ne konuştuklarını hatırlamıyordu, muhtemelen diğeriyle konuşmuştu o ses, diğer Tung'la. Sağ göğsünden akan kan, şelale gibiydi, çoktan bayılmış olması gerekiyordu bu kadar kan kaybıyla ama o, sadece tuhaf hayallerin ve ağzını oynattığı halde konuşmayan insanların arasında yürüyordu.
Kızın etrafına toplanan kalabalık, Vraksim'i can kulağıyla dinlerken, bir yandan da yerde hareketsiz yatan kıza bakıyorlardı. Gülüp eğlenen, onunla alay edenler bile oluyordu. Sadece küçük bir çocuk, cesede benzeyen bedenin önünde çömelmiş omzundan sarsıyordu genç kızı. Bir taraftan da kendi kendine konuşuyordu:
-"Neden yerde yatıyorsun? Kalk oradan! Hadi kalk!"
Çocuk kızı omuzlarından sarstıkça, kızın siyah saçları tozların içinde dağılıyor ve kızıl tutam, sanki Tung'a "Buraya gel" diye işaret ediyordu. Küçük çocuğun yanına çöken diğer bir çocukta yerde yatmakta olan kızın yüzüyle oynamaya başladı. Bir taraftan da gülüyor ve diğer çocukları da oynaması için yanına çağırıyordu.
Tung yolun diğer tarafına geçerken artık kaşı, yerinden kopacak kadar hızlı seğiriyordu. İnsanlar, bir yandan yeni müttefiklerine sevgi gösterilerinde bulunuyor, bir yandan da yerde yatmakta olan kıza acımayla karışık bir iğrenme ile bakıyorlardı. "Bu cesedi buradan kim kaldıracak?" gibi bir tavrın içine girmiştiler sanki. Vraksim konuşmasını ateşli bir biçimde sürdürüyordu:
-"Bugün, yeni bir müttefikliğin doğduğu gündür! Bugün, Prados ve Tyrus'un bir arada, omuz omuza savaşmaya karar verdiği gündür. Ve biz bugün, Tyrus Teginini misafir ediyoruz. Yüce gönüllülüğüyle kasabamıza şeref verdi..."
İnsanlar bağırıyor, alkışlıyordu, adeta bayram yapıyorlardı. Kaşla göz arasında nereden geldiği anlaşılamayan, üstünde içeceklerle dolu masalar kurulmuş, ufak çapta bir şenlik başlamıştı. Sanki hemen önlerinde bir ölü yatmıyormuş gibi hepsi çok rahat ve kabullenmiş bir havadaydı. Daha birkaç dakika öncesine kadar Vraksim onlarla konuşmadan önce, hepsi Tyrus'u düşman bir kabile olarak biliyorken şimdi çılgınlar gibi alkışlayıp bu dostluğu kutlamaları, Kalmarr ve yanındaki iki muhafızı için de çok ilginçti.
"En azından halklardan birinin mutlu olması güzel." diye geçirdi aklından.
Kendi halkının ise durumu, Byras gibi karşılayacağına neredeyse emindi. Kurultayla işi, burada olduğundan çok daha zor olacaktı. Bir de şimdi bu Tung çıkmıştı karşısına, uğursuzluğun simgesiydi sanki. Kesin kötü bir şeyler olacaktı, Tyrus'a dönene kadar olmasaydı bari. Deli gibi bir hali vardı zaten, yine nerede ne yaptıysa başını belaya sokmuş yaralanmıştı. Şimdi de şuursuzca yerde yatmakta olan kıza doğru yürüyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/27764400-288-k135363.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanet & Armağan
FantasyOndan aman dileyemezsiniz... Çünkü zaman ve derman bulamazsınız! Onun karşısında duramazsınız... Çünkü kılıcından akan kızıl kan, sizin kıymetli kanınızdır! Ondan kaçamazsınız... Çünkü öfkesi gözünü kararttığında, sizin zavallı hayatlarınız için...