-"Çık dışarı! Çabuk, çık dışarı!"
İlk şoku üzerinden atlattıktan sonra yüzünde muzip bir gülümsemeyle yavaşça arkasını döndü Tung. Sırıtmasını sesine de yansıtarak:
-"Tamam, bağırma, döndüm işte."
Lea, utancından yerin dibine geçmişti, kıpkırmızı bir yüzle çıplak bedenine bir şeyler geçirmeye uğraşıyordu. Üstünün yarısı, sağ göğsü zaten sargılı olduğundan nispeten problem olmamıştı, ama bembeyaz bacaklarını ve bittiği noktayı, hem de Tung'un görebileceği, aklının ucundan bile geçmemişti o ana dek. Aralarında hep sahip oldukları o büyülü mesafe, çok ciddi darbe almıştı, zira adam, en mahrem yerlerini görmüştü kendisinin.
Pantolonu çekmeye uğraştı, ancak kumaş takıldı ve daha fazla çıkmamakta direndi. Lea zorladıkça yarı deri olan kumaş da inatla aşağıda kalıyor ve kızın bembeyaz tenini örtmemekte direniyordu. Biraz daha zorlayacak takati yoktu artık, zaten yarası yine açılmış kan sızıntısı iyice belirginleşmişti. O şekilde yatağa geri bıraktı kendisini, pantolonu yarı giymiş bir halde üzerine örtüyü çekti. Şimdi göğsündeki yara izi de kanamaya başlamıştı ve pansuman gerekiyordu. Lea ağlayacak gibiydi, utancı hiç bu kadar yoğun değildi.
-"Bitti mi işin, artık dönebilir miyim?"
Sesteki imalı sırıtışı algıladı ve daha da öfkelendi. Her kelimenin üstüne tek tek basarak:
-"Dön. Ne söyleyeceksen söyle, sonra da bana Beatrice'i çağır!"
Tung, kızın sıkıntısını sezer gibi oldu, yüzündeki pis sırıtışı yumuşatıp anlayışlı bir gülümseme kondurdu ve:
-"Birincisi beni senin çağırdığın söylendi. Yani bir şeyler söyleyecek olan sensin. İkincisi bacakların konusunda panik yapman gerekmiyor, daha kötülerini de görmüştüm. Üçüncüsü benden bir şey isteyeceksen bunu kibarca sor. Ayrıca bu Beatrice de kim?"
Lea kafasını yerden kaldırmadan konuştu:
-"Beatrice mi dedim? Vivien diyecektim. Bana onu çağırır mısın, lütfen? Hem odama kapıyı çalmadan girmeni de affettirir belki bu iyiliğin."
-"Oda senin olsaydı çalardım. Ama biz burada misafiriz unuttun mu? Seni misafir olduğumuz bir yerde pantolonsuz göreceğimi düşünmemiştim, yani şikâyetçi değilim aslında, dediğim gibi ortalamanın bayağı üzerindeler."
Lea sinirinden çatlayacak gibiydi, etrafta Tung'a fırlatacak bir şeyler aradı ama giyinik olmadığı için herhangi bir nesneye de ulaşabilecek durumda değildi.
-"Ben yaralıyım, hatırladın mı? Bir aptalı bize yemek getirecek diye beklerken adamın teki göğsüme bir kılıç sapladı. Bunun neyini anlaman zor? Hem sen hayatında hiç kapı çaldın mı?"
Tung, kendini bir an bıraksa gülmekten patlayacaktı, sarsıla sarsıla konuştu:
-"Bir düşüneyim, hım... Sanırım hayır, hiç çalmadım. Ama bundan şikayet eden bir kadın da görmemiştim şimdiye kadar. Normalde odada beni bekleyenlerde neredeyse senin kadar giyinik olurlardı ama hiç biri arkamı dönmemi istemedi. Tuhaf taleplerin var."
Lea'nın gözünden kopup düşen ilk damlayı görünce sınırın burada olduğunu anladı Tung. Kız cidden çok utanmıştı ve artık daha fazla üstüne gitmeyecekti. Hırsından ağlayacaktı yoksa kız, kendisini tutup dışarıda gülebilirdi. Onu bu halde göreceğini düşünmemişti ama tahrik olmaktan çok, büyük bir şefkat dalgası kaplamıştı kendisini. Onu bir daha göremeyeceği düşüncesi bile canını çok yakmıştı ama artık o iyiydi, önemli olan da buydu.
İki kulağını birleştiren garip sırıtışını yine ilk baştaki anlayışlı gülümsemeye çevirdi ve bir Tyruslunun olabileceği kadar kibarca:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanet & Armağan
FantasiOndan aman dileyemezsiniz... Çünkü zaman ve derman bulamazsınız! Onun karşısında duramazsınız... Çünkü kılıcından akan kızıl kan, sizin kıymetli kanınızdır! Ondan kaçamazsınız... Çünkü öfkesi gözünü kararttığında, sizin zavallı hayatlarınız için...