Bölüm 33: Tuzak

656 83 5
                                    

Bir süredir tek kelime bile etmeden yürümüşlerdi, Lea ve Alback. Prens, kafasında ne söyleyebileceğini tartmaya çalışıyordu, bir konu açıp Lea ile sohbet etmek, o an için tek arzusu haline gelmişti. Lea'nın ise onu umursadığı yoktu, yanında kendisiyle beraber yürüdüğünü bile unutmuş gibiydi. Aklı Tung'daydı genç kızın, ne yapıyor olabileceğini düşündü. Onu Daria ile yalnız bırakmak ne kadar doğruydu, bunu sorguluyordu. 

Adamın kendinde olmadığı açıktı, neler olmuştu acaba? Kendiliğinden kontrol etmeye başlamış olabilir miydi diğerini? "Hayır, hayır" diye düşündü yeniden, öyle olsa bu kadar bile insani kalamazdı, en azından gördüğü kadarıyla. Kendisi bunu yaşadıklarıyla anlamlandıramıyordu, daha doğrusu Tung'un yaşadığı şekilde olmuyordu kendi dönüşümü. O hep hâkimdi kendisine, savaşırken de Lea gibi düşünüyordu. Tung'da farklı gelişiyordu işler,  zaten Lea'yı korkutan da buydu. Bu sırada Alback'ın sesini duydu:

-"Ne kadar güzel değil mi? Küçüklüğümde gelirdim buralara, Daria ile birlikte..."

Lea prense baktı, ne dediğini anlamaya çalıştığı kısa bir süre hiçbir tepki vermedi. Sonunda:

-"Evet, gerçekten çok güzelmiş." diyebildi.

Tung'u bir türlü atamıyordu kafasından genç kız, bu konuda bir şeyler yapmazsa çok geç olacaktı. Sadece arayışını değil zaten bulduğunu bile kaybedecekti böyle giderse. "Ne olursa olsun" diye geçirdi içinden, "Tung'u kaybetmeyeceğim."

Prense döndü, az önceki konuşma girişimini berbat ettiği için bayağı bozulmuş olan genç adama sıcacık bir gülümseme yolladı ve hemen karşılığını aldı. Adamın mükemmel bir gülümsemesi olduğunu unutmuştu bir an, şaşırdı. Bir parça mum ışığı yollamış, karşılığında güneşten bir huzme ile karşılığını almıştı sanki. Yeniden heyecanlı bir ses tonu ile:

-"Daria nereye gitmiş olabilir? Geri dönebilecek mi tek başına?"

Alback da gülümsemesini yarıda kesti ve:

-"Benimde aklım onda kaldı aslına bakarsan. Keşke hiç bırakmasaydım. Gidip onu arasak mı diye sana soracaktım."

Lea olumlu anlamda başını salladı ve hemen ormanın tehditkâr gölgelerine doğru bir adım attı. Alback tekrar:

-"Belki de Tung onu bulmuştur. Endişelenmeye gerek yoktur."

Lea'nın kanı çekildi bir an, prensin yüzüne baktı ve tekrar yürüdüğü patikaya odaklandı. "Asıl o zaman endişelenmeyi gerektirecek bir şey var" dedi içinden.

Geri dönüp Daria ve Tung'u aramaya koyuldular. Çok geçmeden bir iz buldular, bir çalılığa takılmış kanlı bir kumaş parçası. Alback hırsla:

-"Bu Daria'nın elbisesi! Lanet olsun, onu yalnız bırakmamalıydım!"

Küçük bir parça kumaş, otlara takılmış öylece duruyordu. Alback'ın onu fark etmesi bile mucizeydi aslında, Lea da tehlikeyi fark etmişti, "Yapmış olamazsın..." diyordu içinden. "Hayır Tung, yapmamış ol böyle bir şeyi." Adımlarını iyice hızlandırdılar, artık neredeyse koşuyorlardı. Nereye olduğunu bile bilmeden, sadece koşarak prensesi arıyorlardı.

***

Yerde tuhaf bir biçimde, sanki kendisi yiyebilsin diye konmuş mantarları, içinden geçen bin türlü tedirgin seğirmeyle ama büyükte bir iştahla yiyordu geyik. Sanki yedikçe doymayacak gibiydi, hep daha büyük bir açlıkla burnunu zemine vuruyordu. Biraz daha ilerleyip son ayağını da kumaşa bastığı anda gerilen iplerin sesini duydu, hızla geriye doğru sıçramaya çalıştı ama o kısmın, çoktan ağacın dalına çekilmiş olduğunu fark etti. Çaresizce çılgın gibi hareket ediyordu ama yapabileceği de pek bir şey kalmamıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Lanet & ArmağanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin