Alpden
Arabaya dayanmış Oğuzu bekliyordum. Geldiğin de ne söyleyecektim bilmiyordum.
Telefonumun sesini duyup cebimden çıkardım ekranda Melih ismini beklemiyordum.
'Alo Melih'
'Abi nasılsın'
'Iyiyimde birşey mi oldu?'
'Şey oldu abi şu senin amcalık ona giden mektupları polise bildirdi ve yiyeni olmadığını kiminse onu tehtit ettiğini söyledi'
'Lan ben onun amina koyayım lan. Ben sakin olmaya çalıştıkça neden şerefsizlik ediyor bu adam? Sende mi mektuplar onlarda parmak izim ve yazı şeklim var'
'Tamam sakin ol hepsi bende ama bu işin peşini bırakmamami istiyor. Sen bunu içeri tikincaya kadar bu seni tıkar ne yapacaksan acilen yap. Bende bu işi hall edeyim'
'Tamam geliyorum hem' deyip arkasını döndüğün de Oğuz kaşını kaldırıp onu izlediğini gördüm. Şimdi asıl soruyu sorma zamanıydı. "Ne kadarını duydun"
"Nereye gidiyorsun?"
"Işim var Oğuz bir kaç saate geri döneceğim"
"Alp?" Anlamıştım sorusuna cevap vermeden gitmeme izin vermeyecekti.
"Oğuz gitmem gerek sana anlatacağım ama bana izin ver ve sakin üzülme sevgilim" dedim insanları umursamadan sineme bastım onu ve saçlarını öptüm.
"Alp kötü olma tamam mı?" Canımı acıtan satır buydu.
"Oğuzum bu işin başında nasıl benim canım yandıysa" yutkundum dile getiremediğim gerçeği söyleyecektim artık "sonundada benim canım yanacak merak etme" dedim.
"Kendi canını da yakma"
Gitmem gerekiyordu. Karşımda her sözüyle yerin dibine girdiğim sevgilimden uzaklaşmalıydım. Arkamı döndüm vve kendimin bile zor duyacağı şekilde özür diledim.
Taksiye atlayıp karakola geldim. Melihin yanına girip "yarin dedemin kanını götüreceğim hem Neden o yaşlılar evinde yaşadığını, neden hiçbirşey hatırlamadığını öğreneceğiz hemde dna testi yapacağız" dedim.
"Oğlum bir nefes al, deden ne alaka?"
"Bu gün Oğuzla dedemi görmeye gittik"
"Nasıl yani Oğuza söyledin mi?"
"Hayır söylemedim ama öğrendiğinde çok acı çekecek"
"Sana ne oğlum o çocuktan şerefsizin oğlu o, unuttun mu"
"Bilmediğin şeyler var Melih"
"Tamam anlat dinliyorum"
"Söyleyemem, bir şunu bil onu kaybetmemeliyim"
"Peki deden o seni neden hatırlamadı?"
"Bilmiyorum ama hatirlamadi bende bağırınca kriz geçirdi"
"Nasıl yani dedene mi bağırdın? Sen nasıl insan oldun böyle Alp"
"Bilmiyorum tamam mi bilmiyorumm"
"Yarın getire bilecekmisin kanı bende yukarıdaki arkadaşlarımla konuşayım, bu işi onların eli ile yapsak daha kolay olucak onu şirketten atman"
"Tamam yarın getiricem, hadi gidiyorum ben"
"Lan bir çay içeydik bari"
"Yok oğlum çok yorgunum dinlenmem gerek"
Oradan çıkıp eve gittim. Uyuyamasamda şuan günlerce uyuyacak haldeydim. Bu işi bitirip mutlu olacağım. Kendimi daha çok inandırmaya çalışıyordum.
Melisa yanımda oturduğunda başımı dizine koyup uzandım. Melisa saçlarımla oynadığında gözlerimi kapattım. Ne zaman böyle yapsa annemi düşünüyordum. "Annemi çok özledim, bitiyor herşey amma neden mutlu değilim."
"Anlıyorum seni abi ama bir düşün ben hatırlamıyorum bile. Eyer Oğuzu düşünüyorsan seni anlayacaktır"
"Üzgünüm Melisa bazen senin duygularını unutuyorum."
Göz kapaklarim dayanamayıp kendini bıraktı.
'Alpim'
'Anne nerdesin anne, ses ver yalvaririm'
'Alp yardım et'
'Anne bulamiyorum seni, bende kayboluyorum anne'
'Alp yardım et seni bekliyorum'
'Alp, alp'
'Anne anne ses ver anne'
"Anne" dedim gözlerimi açarak, yine aynı rüyalardan, benden yardım istiyor ama yüzünü göremiyorum. Banyoya girip elimi yüzünü yıkadım. Melisa oturduğu yerde uyuya kalmıştı. Onu odasına götürüp üstünü örttüm. Saat hala dörttü. Oğuzun ismine girip aradım. Bir kaç çalıştan sonra Oğuzun uykulu sesini duydum. Işte bu ses benim yaşamak için bir gerekçemdi.
"Alo Alp birşey mi oldu? İyimisin?"
"Iyiyimiyim?" Güldüm
"Bilmem iyimiyim sadece sesini duymak istedim, hadi uyu uykun kaçmadan"
"Alpim beni istediğin zaman arıya bilirsin. Hem iyi olmadığını biliyorum birtanem. Anlatmak istermisin?"
"Evet çok istiyorum anlatmak, sana bir masal anlatayım mı?"
"Anlat Alpim"
"Bir zamanlar 4 yaşında bir çocuk vardı. Yanı çocuk ne kadar mahsum olursa oda o kadar masumdu. Anne babası ile çok güzel yaşıyordu ama bir gun annesi ile babasından ayrılmak zorunda kaldı. Çocuk her gün ağlıyormuş, babasizlik zor nede olsa, dört yaşındaki çocuğa daha zordu. Her gün ağlıyor, annesinden babasını istiyormuş, anneside 'baban cennete gitti orada bize yer hazırlığı güzel oğlum. Zamanı Geldiğin de babanı görmeye gideceğiz' demiş. Aylar ayları kovalamış bir yıl geçmiş. Daha bir yılda kurdukları yeni hayata çocuk çok kolay alışmış. Ama bir tek onunla dalga geçen çocuklara alışamıyordu. Babasını soruyordular, nerede baban, baban yokmu yoksa, annem seninle konuşmamı istemiyor ve başka cümleler. Bir gun uykudan apar topar uyandırıp merdivenlerin başında oğluna sarıldı annesi, çocuk hiç birşey anlamıyordu, annesine uykum var dediği halde annesi arkadaşının evine gönderiyordu. Asansör çalışmıyordu yada ona öyle söylenmişti. Çocuk küçük adımlarla iki kat inmiştik bir ses duydu. Çok korkutucu sesdi, kulaklarına bastırdı ellerini ve gözlerini sıkı sıkı yumdu. Sonra herzaman yaptığı gibi annesine koştu. Korktuğunda öyle yaparmış. Vardığında kaldıkları kata bir adam gördü asansöre gidiyordu. Çocuk arkasından seslenip Amca dedi Amca asansör bozuk dedi tekrar adam ona döndüğün de suratının biri tamamen kan içinde olduğunu görüp arkaya doğru adımladı. Adam gidinceye kadar yerinden adimlayamadi. Sonra eve koştu kapısı acıktı. Annesine seslendi dışarıdaki olanları anlatacaktı. Taki yerde annesini kanlar içinde buluncaya kadar. Anlamamıştı yine duyduğu sesin annesine giren kurşunun sesi olduğunu. Annesinin son sözü oğlunun ismi oldu"
Gözlerimdeki yaşları sildim elimle sonra "beğendinmi masalımı, şimdi uyuya bilecekmisin" dedim. Bas bas bağırmak istiyordum masal olmadığını, Oğuzun burnunu çekme sesini duyduğumda onunda ağladığını fark ettim.
"Neredesin" dedi.
"Sahildeyim"
" bekle geliyorum" deyil telefonu kapattı.
❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤
Ah canım çıktı ağlamaktan😪😪🥺🥺
Düşüncelerinizi yazın bileyim lütfen🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK VE NEFRET
Teen Fictionintikam duygusu ile dolup-taşan Alp Akın ailesini öldürenlerden hesabını soracağına ant içer. Peki hayat ona yine başka bir oyun oynarsa, nefreti aşka dönüşürse? nefreti mi seçer aşkımı?