bölüm 10

83 4 0
                                    

Yazardan

Oğuz elini başına yaslamış, Alpi izlerken uyuya kalmıştı.

Alp bir anda Oğuz diye zıpladığında Oğuz hemen uyanmıştı. Alpi bu halde görmeyi beklemiyordu. " Birşey yok Alp, sadece kabustu" dedi kendinden emin şekilde. Alp elini hızla inip kalkan kalbine koydu ve derinden nefes aldi. Şimdi kabuklarının sırasına biride eklenmişti oda Oğuzu kaybetmekti. " Ama olmuycagi garantisi yok Oğuz, seni tanıdıktan sonra hiç uyuyamıyor hatta bazen yorgunluktan bayılıyorum" dedi. Oğuz anlamıyordu o ne yapmıştı ki, uygulanmasının   sebebi olarak onu görüyordu. " Ben ne yaptım ki sana, neden benim yüzümden uyuyamıyorsun?" Dediğin de Alp ne dediğini anlayıp kendisine küfürler etti.

"Sadece gözümü yumduğum an seni kaybettiğimi görüyorum bu yüzdende uyumuyorum" dedi. Oğuz duyduklariyla gözleri doldu. "Hey hey üzül diye demedim, sadece yanlış anlama diye söyleme gereği duydum. Hem sen beni dinlemeyec kadar takmıyorsun ki" dedi Alp. Elleriyle önce Oğuzu. Gozlerini silip sonrada ellerini saçlarına daldırdı. Dünden beri saçlarına dokunmamak için büyük çaba sarf ediyordu. Ama artık dokunuyordu hatta öyle bir dokunuyordu ki, sanki elinde kırılacak çok narin birşey varmış gibi. "Senin hangi dediğini yapmadım ki?" Dedi kendini saçlarındaki elleri düşünmemekte zorlarken ama yapamıyordu. Derince yutkundu, ve gözlerini kapattı. "Sana saçlarını değiştir çok yakışıyor demiştim" dedi. Bir kez daha saçlarıyla oynadı. "Yakismissa neden değişeyim ki?"

"Çünkü benden daha yakisiklisin" kendini toparlamaya çalışdı eyer şimdi hoşlandığını söylerse işin içinden çıkamazdı.

"Iyi o zaman sana bakmazlar bana bakarlar bende sana bakarım" Dediğin de Alp duyduklarını sindirmeye çalıştı. Oğuz gözlerini kaçırıp ayağa kalktı. Alp konuyu değiştirmek için saati sordu. "Saat 10oldu" Dediğin de Alp " sadece 1 saat mi uyudum" dedi. "Hayır salak saat akşam 10"

Alpden

"Ne nasıl, ben bu kadar uyumayali 19 yıl oldu" dedi hayret içinde, gerçekten de bu kadar uyumuşmuydum. Onun yanında bukadar uyuya biliyorsam, bana gerçekten de iyi geliyor. "19yil mı? Neden bukadar uzun zamandır. Ailen  öldüğünden berimi uyumuyorsun?" Sorduğunda başımı evet anlamında salladım.

"Alp ben çok acıktım yemek yemeye gidelim mi?"

"Olur bende acıktım zaten hem Melisayi arayıp haberde vereyim"

Melisayi arayıp haber verdikden sonra odadan çıktık. Şirkette sadece Durunun olduğunu gördüğümde birşeyler çevirdiğini düşündüm. "Neden gitmedin Duru?" Dedim.

"Şey Akin ben sadece odadan hiç çıkmadınız ve ses gelmeyince sizi beklemeye karar verdim" Dediğin de bir yerde hakli olduğunu düşündüm ama yinede bu kızı hiç sevmiyordum. Ben cevap vermek için hazırlanırken Oğuz konuştu. " Akin değil Duru Akin bey burası şirket ve o senin çalışanın değil. Ikincisi ise beklemene ve kulaklarını bize dikmene gerek yoktu" dedi.

"Yorgunsundur Duru  evine gitte dinlen, bizde yemek yemeye gidiyoruz. Inan bana bu gün çok fazla çalıştık" dedim arayı yumuşatmaya çalışarak. Oğuz bana öldürücü bakış atıp geçti yanımdan Duruya yaklaşıp " Ne kadar sana sinirli olsamda sana kızamıyorum. Hadi evine gitte dinlen çok yorgun görünüyorsun, ha bu arada şirket içinde mesafeni saklasak iyi olur. Yarın görüşürüz" dedim. Duru içten gülümseyip "görüşürüz Akin" dedi.

Arabada beni bekleyen Oğuzu gördüğümde gülümsedim. "Yorgunsundur Duru" ha "çok çalıştık Duru" yol boyu böyle devam etmişti. Çaktırmasanda kıskanması hoşuma gidiyordu. Bir restoranın karşısına gelip indik ve içeriye girdiğimizde adam 'rezervasyonunuz varmıydı efendim?' Dediğin de Oğuz "evet yarim saat önce aramıştım Oğuz Savaş" dedi.

'Buyurun istediğiniz gibi deniz manzaralı yer ayirdik size efendim'

'Tamam'

Oturduğumuzda hala bana kaşları  çatık bakıyordu. Sipariş verdiğimiz yemekler geldiğinde gerçekten de çok açtım.

"Bana bakmak yerine yemeğine baksan nasıl olur. Karnın açlık feryadını burdan duyuyorum" dedim. Oğuz birşey demeden yemeğine döndüğün de hala sınırlı olduğunu anlayıp kendimi açıklamalı olduğumu hiss etdim.

Çatal-bıçağı yere bırakıp ellerimi birleştirdim ve "bak Oğuz aramıza girdiği için kızgınsın ona inan bana seni çok iyi anlıyorum bende kızgınım ama ona kötü davranırsam, onu kırarsam ben daha fazla üzülürüm anlıyor musun beni. Nasıl ki annen sana kırıl ama asla kırma dediyse annemde bana öyle dedi ve hatırladığım bir kaç kelimeden başka birşey yok bende" dedim.

"Özür dilerim Alp fazla geldim üstüne ama ya bidaha aynısını yaparsa sırf beni üzmek için yapıyor biliyorsun, lütfen benide anla korkuyorum" Dediğin de içten gülümseyip "aramiza bizden başka birinin girmesine asla izin vermicem"

"Peki neden bizim göreceğimizi düşünüyorsun"

"Zamanı geldiğin  de bu gün  soru sormadigin için çok  pişman olacaksın, o yüzden. Hadi yemeğimizi yiyelim" dedim

Oğuz garsonu çağırıp yemekden sonra birşeyler içmeye karar verdiğimiz için, iki kahve istedi.

Garson kız kahveleri getirip verdiğinde, kız yanlışlıkla kahveni oğuzun üstüne döktü. Kız korkmuştu ama ben daha fazla korkup ayağa fırladım. "Oğuz birşey oldumu?Dedim korkuyla " yok sadece acıyor" dedi. "Ah aptal sadece acıyorda ne demek" dedim. Restoran müdürü yanımıza gelip önce Oğuza baktı daha sonra kıza bağırmaya başladı. "Bunu nasıl yaparsın. Ne biçim çalışıyorsun, seni işe alanda suç zaten" Dediğin de eskiye döndüm yeniden çok çalışıyordum ve o kadar yorgun oluyordum ki bu yanlışları bende yapıyordum. Oğuza bakarak yumruğu mu sıktım. Oğuz acıdığı için yüzünü buruşturuyordu. Ama yinede dayanamayıp "onun bir suçu yok" dedi. Müdür bey "nasıl suçu  yok, herkes gördü nasıl yaptığını" sonra kıza dönüp "kovuldun" dediginde  Oğuz açılsada takmayıp ayağa kalktı "size onun bir suçu yok dedim, siz nasıl onu kovarsınız" Dediğin de Mudur yine fikrinden dönmeyip "hayır efendim böyle hataları sık yapıyor. Zaten kovacaktım, buda bardağı taşıran son damla oldu. Üzülmeyin siz" Dediğin de adeta Oğuzun gözlerinden alev çıkıyordu. "Isminiz ne Müdür bey ve bu restoranın sahibi kim?"

"Ismin Hasan ve buranın sahibini birlikde ne yapacaksınız ben hall ediyorum" dedi. Ben hala bir kıza bakıyor bir de Oğuzun karnındaki kahve yerine cani yanıyordu ama yinede kızı koruyordu. "Hasan bey sahibinin numarasını verirseniz sizin gibi çalışanı olduğu için övgüler söyleyeceğim. Böyle çalışanlara haddini bildirmekte çok iyisiniz" şuan Oğuzun aklından neler geçtiğini az cok tahmin ediyordum. Hasan bey gülümseyip Sahibini çağırdı. Bende Oğuza bakıp "eyer aklimdaki şeyi yapacaksansa çok fenasın, ama otursan daha iyi olur karnın aciyordur" dedim ve kızı yanımıza çağırıp yavaşça fısıldadım 
"Ismin ne?"
"Merve"
"Şimdi Merve ilk önce senin hiç bir suçun yok seni çok fazla çalıştırıp alman gereken maaşı vermediğini tahmin ediyordum ve şu yanan çocuğun karnına şu koymasak izi kalıcak ve o kızlara kendini göstermediğine fazla sinirli oluyor. Bana acıyorsan bir su torbası getir." Dediğimde gülümsedi kız, gerçekten de çocuktu. Hemen gidip torbayı getirdi. Oğuzun gömleğini tuttuğu elini indirip yakasını açtım sonra torbayi alıp karnına koydum "ah soğuk, ah acıyor" dedi. Hem üfleyip hemde karnına yavaş yavaş koyup çekiyordum.

"Başkanım bu çocuk sizinle görüşmek istiyormuş" dedi gülümseyerek müdür ama az sonra başına geleceklerden hiç haberi yoktu.

"Merhaba ben restoranın sahibi Ateş" Dediğin de Oğuz ayağa kalktı, aynı şekilde bende kalktım.

"Bakin Ateş bey ben müdürünüzden şikayetçiyim, hiç bir suçu yokken çalışanını azalıyor hatta kovuyor." Dedi.

"Bir hatası olmuştur Hasan beyde yapmıştır. Siz kimsiniz benim müdürünün işine karışıyorsunuz?" Dediğin de artık kendime hakim olamıyordum.

####################################

Acaba neler olacak. Oğuz ve Alp ne diyecekler. Oğuzun insanları koruma güdüsünü zaten önceki bölümlerde görmüştük ve Alpin de neler yapa bileceğini biliyoruz. Bakalım neler olacak

Yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın lütfen. Sizleri seviyorum 🖤🤎

AŞK VE NEFRETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin