Oğuzdan
Dört yıl sonra yine ayak basmıştım bu ülkeye. Canımı yakan, güzel günlerimi bitiren hatta yaşama sevincimi elimden alan bu ülkeye babam yüzünden geri gelmiştim. Birazda dedem yüzünden. Dedem ben çocukken şirketin 35 % benim üstüme yatırmasaydı şimdi burada olmazdım.
Sorunlarım bunlarlada bitmiyor birde biseksuelim ve bunu hayatımda yanlız dedem biliyor. Aslında şimdiye kadar sadece bir erkekle sevgili olmaya çalıştım oda devam etmedi zaten. Belkide daha çok kızlardan hoşlanıyorumdur.
Istanbula iner inmez kendimi otele attım. Gelir gelmez babami görmek istemiyorum, hele annemden sonra daha az konuşur oldum. Annem ölüm ayağındayken bile onu görmeye gelmemişti. Aslında anneme de kızgınım neden öyle bir adamı sevdiki, sevecek adam mi yoktu.
Otelden ayrılıp düşünceler içerisinde sahile geldim. Etrafa bakarken 2 kişinin kenarda durup izlediği ve üç kişinin yerde birini tekmelediklerini fark ettim. Ah bende hava alanından neden elimin içi kaşınıyor diye düşünüyordum, sebebi buymuş demekki. Annemin ölümünden sonra dövüş sanatlarına sarmıştım ve nerdeyse bütün dövüş sanatlarını biliyorum.
"Neden 3 kişi bir adamı dövüyorsunuz? Yoksa teke tek götünüz yemedi mi?" Dediğimde başlarındaki adam " Ne karışıyorsun, yoksa senindemi canın çekti" dediğinde ağzının ortasına yumruğu yemişti.
"Ya ne demezsin canım öyle bir çektiki, dayanamadım"
Bunları döverken yüzüme yediğim yumrukla dengemi kaybettim. Serefsiz beşparmak ile vurmuştu. Ikisinin üstümden alındığını gördüğümde, şaşkınlıkla bana bakan adama baktım. Çok güzel dövüşüyordu. Hepsi kaçtıktan sonra adının Akin olduğunu öğrendim. Biraz konuştuktan sonra beni evine davet edip yarama bakmak istedi. Şuan öyle bir etksindeydim ki ne söylerse yapa bilirdim. Hiç düşünmeden evet dedim. Yolda aklıma gelen düşüncelerle kendime lanet okuyordum. 'Ya babanın düşmanıysa , belki seni öldürecek, ya baban gönderdiyse' aklımı kurcalayan sorularla taksinin durduğunu fark ettim. Geldiğimiz yer küçük bahçesi olan güzel bir evdi. Evi gördüğüm zaman derinden nefes alıp verdim.
Alışkanlıkla yüzümdeki gülümseme yerini aldığında eve girdik. Kizin biri Akini azarlarken yeni fark ettiğim şey, Akının isminin Alp Akin olduğu idi. Içeri geçip oturduğumuzda Alp acil yardım çantasını açıp yüzünü temizlemeye koyuldu. Burnuma dolan erkeksi kokusu her kadını hatta erkekleri bile baştan çıkarıcı auraya sahipti. Daldığım yerden yüzüme bastırılan pamuğun acısıyla çıktım. "Ahgg acıttı Alp" dedim. "Özür dilerim dur üfleyeyim" deyip yakınlaştı. Ne zamandır ilşkim yoktu 2 yyıl mı, yada daha fazla, başımı geriye çekip " Tamam acımıyor artık Alp. Ver bende senin ellerine pansuman yapayım" dedim. " Alp değil Akin söyle bana, hem benim ellerimin birseyi yok acımıyor bile" Dediğin de kaslarımı çatıp "sen acımıyor dedin bende yedim değil mi Alp" ellerini elimin içine alıp pansuman yaptım. "Bana neden Alp demeye devam ediyorsun?" Sorduğunda "bilmem Alp ismini sevdim, Akin soğuk geliyor, sanki isminin içinde kötülükler besliyorsun" Dediğim de kaşlarını çatıp ayaklandı. Acaba bilmeden yanlış birseymi söylemiştim. Yemek yedikten sonra, çay içip kendimizden bahsetmiştik. Melisada Alp gibi cana yakın biriydi. Bugün beş yıl sonra ilk kez birine karşı güven hissi duymuştum ama nedensizce gelen bu duygu beni korkutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK VE NEFRET
Ficção Adolescenteintikam duygusu ile dolup-taşan Alp Akın ailesini öldürenlerden hesabını soracağına ant içer. Peki hayat ona yine başka bir oyun oynarsa, nefreti aşka dönüşürse? nefreti mi seçer aşkımı?