Emniyet kemerimi çıkarırken önünde durduğumuz eve bakarak iç çektim. Sabahın erken saatlerinde kalkmış hızlıca motelden çıkıp arabaya binmiş ve işin aslı oldukça büyük ama dedemin evine kıyasla biraz daha küçük bir evin bahçesinde durmuştuk. Tabii ki yolda geçirdiğimiz süre zarfında ben meraklı bir böcük gibi cama yapışmış ve dışarıyı izlemiştim. Kendimi izlediğim dizilerden birinin içine düşmüş gibi hissediyordum. Resmen şehrin içindeydim! Hem de İstanbul'un! Ama daha sonra şehirden uzaklaşmış ve sessiz ormanlık bir alandaki eve gelmiştik. Orion arabayı evin geniş bahçesine ucu çıkışa dönük olacak şekilde park ettikten sonra arabadan inmiş ve benim ne yaptığımla pek de ilgilenmemişti.
Acaba gerçek adı neydi? Arabadan inip bagajdan çantaları alan Orion'a yöneldim ve konuştum. "Adını bilmek istiyorum." Orion bana keskin bir bakış attı. "Bu işe girdiysen isim falan yok. Sadece kod ad ve sahte kimlik adlarını kullanacağız. Sana gerçek adını unutmanı söyledim. Benimkini de merak etme." Kaşlarımı çattım. "Ben kendi adımı kullanmak istiyorum. Adımı çok seviyorum. Hem adımı kullanmamın ne zararı var ki!? Senin adını da çok merak ediyorum." Orion bagajı setçe kapatırken hırlar gibi cevapladı. "Bir ismin nelere mal olabileceğini bilmiyorsun." Eve doğru sert adımlarla yönelen Orion'un peşine takıldım. "Hala senin adını da merak ediyorum." Orion duraksadı ve ben de son anda ona çarpmaktan ayaklarımı sertçe yere basarak kurtuldum. "Benim adımı bilmen sana fayda vermeyeceği gibi zarardan başka bir şey getirmez." Orion bana bakmadan yürümeye devam edince omuz silktim ve arkasından seslendim. "Benim adım Yıldız." Tam evin önündeki mermer basamağa adım atıyordu ki ayağı havada asılı kaldı ve elindeki çantayı yere atıp hışımla bana döndü. Bir anda ben daha ne olduğunu anlayamadan kendimi jeep'in kaputuna yaslı buldum. Hatta yaslı falan değil baya baya yatıyordum şu an ve Orion'un iri kolu boğazıma yaslıydı. Beni boğmak istiyor da kendini zar zor tutuyor gibiydi. Korkmuş gözlerle ona bakakalınca hırlayarak konuştu. "Kurallara uymayarak kendi ölüm fermanını yazıyorsun!"
Gözlerim yavaşça dolunca gururumun incindiğini hissettim. Sadece normal isimlerimizle birbirimize seslenelim istemiştim. İçimde kaynamaya başlayan öfkeyle onun bacakları arasında olan bacağımı hızlıca kaldırıp onun canını okumayı planladım ama niyetimi önceden anlayıp bacaklarıyla bacaklarımı sıkıştırdı ve kolunu daha çok bastırdı. Zihnimde Arbede'nin sesi yankılandı. "Silahı! Silahını al! Elin oraya yetişir. Yanında hep silah taşıyor! Gördün daha önce! Al onu!" Soluksuz kalıp öksürmeye başlarken bir elim refleks olarak tamamen benden kontrolsüz bir biçimde hareketlendi ve nasıl olduğunu anlamadığım bir hızda elimi Orion'un lacivert ince kazağının alt kısmına soktum. Elim önce karnına çarpınca Orion bir an tökezledi ve o fırsattan istifade elimi beli boyunca leğen kemiğini hissedecek kadar sert bir şekilde kaydırdım ve elim soğuk metalle buluşur buluşmaz silahı çektiğim gibi ateş ettim. Bir an kolum geri tepti hatta vücudum sarsıldı ama nasıl olduğunu hatırlamadığım bir biçimde ateş etmeyi başarmıştım. Dedemin zorla verdirttiği silah derslerinden zihnimde kalanlar bir nebze yardım etmişti belki de.
Boynumdaki kol geri çekilince öksürerek doğruldum. Gözlerimi açtım ve netliği geri kazanınca bir adet kolunu diğer eliyle sıkıca tutan Orion'la karşılaştım. Orion kızgın gözlerini kolundan kaldırdı ve anlı boyunca gözüne doğru düşmüş bir tutam kahverengi saç arasından keskin bir bakış attı. Gözlerindeki öfkeliye yakın ifade yavaş yavaş algılamaya çalışma çabasına ve daha sonra şaşkınlığa döndüğünde boğuk sesiyle mırıldandı. "Beni vurdun..." dehşet dolu ve şaşkın bir sesle söylediği şey ardından yüzündeki ciddi ifade aniden bozuldu ve kahkaha atmaya başladı. "Sen baya baya beni vurdun." Biraz daha güldükten sonra devam etti. "Hem de benim silahımla!" korkmuş bir şekilde geri kaçmaya çalıştım ama popom aracın kaputuna yine çarpınca el mecbur duraksadım.
"Neden gülüyorsun?" Korkmuş ve titrek bir sesle sorduğum soru ardından Orion boğuk erkeksi sesiyle gülmeyi bıraktı ve kolunu tutmaya devam ederken serseri bir gülüşle bana doğru birkaç adım attı. Hala ona doğrulttuğum silah göğsüne değince durdu. "Tekrar düşündüm de belki de senden bir şeyler olur." Kaşlarımı çattım. "İşe yaramaz olduğumu mu düşünüyordun?" Orion tek kaşını kaldırdı. "Öyle düşündüysem üzülecek misin?" Burnumu kırıştırdım. "Silah hala bende biliyorsun değil mi?" bir adım daha atarak ona doğrulttuğum silahın göğsüne iyice yaslanmasına sebep oldu, bu durumda refleks olarak kollarımı kırıp silahı onun göğsünden ayırdım. Orion dalga geçercesine bu hareketime bakıp konuştu. "Az önce beni kendini savunma iç güdüsüyle doğal bir biçimde vurdun. Bakalım sağlıklı kafayla tekrar vurabilecek misin?" Gözlerimi kaçırdım. "Seni öldüremem çünkü sana ihtiyacım var." Gözlerimi tekrar ona çevirince yüzündeki alaylı ifade yavaşça bozuldu ve Orion önce yutkundu sonra arkasını dönüp benden uzaklaştı. O merdivenleri çıkınca ben de yerdeki çantaları alıp peşine düştüm. İki üç basamağı çıkınca evin büyük kapsının önündeydik.
"Anahtar ön cebimde." Endişeli bakışlarım Orion'un kanayan koluna döndü. Elimdeki çantaları yere bıraktım ve silahı da çantalardan birinin üzerine attım. "Silahı aldığın yere koy." Dediği şeyle şaşkınca bakakaldım. "Yaralısın şu an, önce bir eve girelim." Orion kaşlarını çattı. "Az önce göz göre göre adını söyleyerek sözümü dinlemedin ve kural ihlali yaptın. Şimdi olana bak. Hala söz dinlememe konusunda ısrarcı mısın?" İç çekerek omuzlarımı düşürdüm ve çanta üzerindeki silahı alıp Orion'un pantolonunun kenarına hızlıca sıkıştırdım. "Anahtar hangi cepte." Orion bir an bile duraksamadan cevap verdi. "Sağ." Elimi sağ cebine sokup bir çırpıda anahtarı çıkardım. Orion anlını üç kere peş peşe kapıya vurunca kaşlarımı çatarak konuştum. "Anahtarı alırken koluna mı çarptım iyi misin?" Orion canı çok acıyor olacak ki tıslayarak konuştu. "Artık aç şu kapıyı!" Hızlıca kapıyı açmaya çalıştım ama o kadar telaş yapmıştım ki anahtar elimden yere düştü. Hızlıca geri alıp sonunda kapıyı açmayı başarınca Orion uçarak içeri girdi. Ben de çantaları alıp peşinden girdim ve kapıyı kapattım.
"Siyah çantamın ön gözünde küçük bir telefon var al ve 1 rakamına basılı tut." Hemen dediğini yaptım ve telefon açılır açılmaz dehşet dolu bir kadın sesi duyuldu. "Avcı!?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK
Acción"O garip şeyin aslında öpüşme olduğunu bilmediğim için bana kızdın mı?" Orion tavana bakmaya devam ederken konuştu. "Kızmadım." Dedem bunca yıl bir şeyleri benden çok iyi saklamış olmalıydı aynı anne baba denen şeyin ne olduğunu beş yaşında öğrenmem...