11

12 7 3
                                    

   Kaşlarımı çatıp telefonu kulağımdan çekip telefona baktım ve kulağıma geri yasladım. Orion ciddi bir sesle konuştu. "Ona 133542 de" dedi. Kadına hitaben hızlıca konuştum. "133542" kadın sadece bir saniye duraksadı ve "Hemen geliyorum." Deyip telefonu kapattı. Koltuğa oturmuş olan Orion'un yanına oturup konuştum. "133542 ne demek?" Orion eliyle koluna tampon yaparken ileri bakarak konuştu. "Seni arayan kişi güvenilir ve benimle, yardımına ihtiyacım var, yaralıyım demek." Kendi aralarında özel bir kodlama sistemi oluşturmuş olmalıydılar zekiceydi aslında. Orion'un yaralı koluna bakıp çekingence konuştum. "Şey... seni vurduğum için üzgünüm." Orion sakin bir sesle gözünü oturduğumuz sehpadan ayırmadan cevap verdi. "Canını yaktım. Üzülmeni gerektirecek bir durum yok. Ödeştik." İç çekip devam etti. "Eğer istersen tam şu an çekip istediğin yere gidebilirsin." Biraz duraksadı. "Şu an sana bu izni vermem aptalca ve oldukça da riskli ama yine de sana bu izni veriyorum." Keskin bakışlarını bana çevirdi ve otoriter bir sesle konuştu. "Ama eğer kalmayı seçersen bir daha asla gitmene izin vermem ve kurallarıma uymazsan bu sefer seni gerçekten öldürürüm." Dişlerimi sıktım ve gözlerimi kenetli ellerime diktim. Kısa bir sessizliğin ardından dolu gözlerimi onun beni izleyen keskin gözlerine diktim ve titrek bir sesle fısıldadım. "Benim... gidecek bir yerim... yok..." yokun k'si o kadar titrek ve sessiz çıkmıştı ki sanki kelimenin sonu uçurumdu, boşluktu...yoktu...

Bunu sesli dile getirmek boğazımı acıtmıştı. Her ne olursa olsun hayatımda sahip olduğum tek insanı ,evimi, dedemi, her şeyimi kaybetmiştim ve yapayalnızdım. Hayatta kalmaya dair hiçbir şey bilmiyordum. Dolu gözlerimi Orion'un garip bir hale bürünen gözlerine dikerek ağlamaklı bir tonda konuştum. "Beni intikamımı almadan öldürme olur mu avcı?" Orion dışarı keskin bir soluk verdi. Gözümden bir yaş akıp yanağım boyunca ilerledi ve çenemden aşağı yavaşça damlayıp köprücük kemiklerimden birinin üstüne düştü. Orion'un gözü o yaşı takip ederken ben yine konuşunca bakışları dudaklarıma kaydı. "Ama eğer beni intikamımı alamadan öldürmek zorunda kalırsan sen benim de intikamımı al tamam mı? Belli ki aynı adamlar ikimizin de hayatını mahvetti." Çocuksu ve ağlamaklı bir biçimde son cümlemi de söyleyince ağızımdan bir hıçkırık kaçtı. "Bana adını söylesen ya, ben sana söyledim...Bu ihlal ettiğimiz ilk ve son kural olsun." Orion gözlerini sıkıca kapattı ve iç çekti. "Sana adımı söyleyemem. Benim için kurallar canımdan bile daha değerlidir çünkü kurallar canımı koruyan yegane şey." Üzgünce dudağım titredi. "Lütfen..." başını geri atıp derin bir nefes aldı. "Kod adıyla derdin ne? Onu kullan işte ha o ha gerçek adım fark eder mi?" yüzümü yere eğdim. "Dedem insanların isimleriyle karakterli arasında bir bağlantı olduğunu söylerdi. Ben isimlere değer veririm. Tamam avcı takımyıldızını severim ama en başta sorun etmesem de sana Orion demek garip hissettirdi. Hoşuma gitmedi. Sana gerçek bir isimle seslenmek istiyorum." Orion başını koltuğun baş yaslama yerinden kaldırdı ve tekrar sehpaya bakarak konuştu. "Peki. Madem gerçek bir isimle seslenmek istiyorsun sen söyle. Adımın ne olmasını istiyorsan öyle seslen. Bugünkü cesaretinden ve beni vuran ilk çaylak olmandan dolayı seni ödüllendireceğim." Duyduklarım beni heyecanlandırdı ve biraz da mutu etti. Düşünmeye başladım ve aklıma gelen fikirle gözlerim parladı. "Kamer! Adını kamer koyacağım. Arapça ay demek. Senin adın Kamer. Sen benim Kamer'imsin!" çocuksu bir heyecanla ellerimi çırparak söylediğim şey ardından tek kaşını kaldırıp serseri gülüşüyle konuştu. "İlla gökyüzünde bir şey olacağım yani?" kıkırdadım. "Tabii ki öyle olacaksın. Ben de gökyüzündeyim çünkü. Ben Yıldız'sam sen de Ay olmalısın." Yüzünde garip bir ifade oluştu. "Neden sen yıldızsan ben de ay olmalıymışım?" bakışlarımı tekrar ellerime diktim. "Çünkü korkunç bir gece de karşılaştık ve birbirimizi aydınlattık. Ayrıca artık sürekli birlikte olacağız aynı yıldız ve ay gibi." Orion dalga geçer bir sesle konuştu. "Gerçek hayatta insanlar bu kadar şiirsel konuşmaz biliyorsun değil mi? Cidden hayatını herkesten uzak kitaplara gömülerek geçirdiğin anlında yazıyor." Yüzümü astım. "Benim seçimim değildi." Ama sonra gülerek devam ettim. "Ama yine de mutluyum!" Orion... yani Kamer hüzünlü bir ifadeyle yanağıma bakarak konuştu. "Daha gözyaşların kurumadan nasıl gülebiliyorsun?" omuz silktim. "Eğer sen de gülersen göz yaşların daha çabuk kurur." Orion kaşlarını çattı. "Ben ağlamam." Üzgün gözlerle onun yanaklarına baktım ve işaret parmağımı onun yanağına bastırarak konuştum. "Bence sen hep ağlıyorsun. Hiç damla akmıyor ama gözyaşı akmasa bile gözler ağlayabilir. Mesela gülünce bile gözlerin gülen değil ağlayan bir adamın gözleri gibi oluyor." Orio... Hayır Kamer. Onun adı artık kamer. Koyu kahverengi saçları ve koyu gözleri olan beyaz tenli, güçlü ama kederli kocaman bir adam o. O mahkûm değil, çünkü haksız hüküm giyen biri gerçek bir mahkum olamaz... O bir avcı değil... Çünkü avcıdansa sadece hayatta kalmaya çalışan bir aslana daha çok benziyor... O Orion değil çünkü o gökyüzünde bulunan bir takım yıldızından daha fazlası... O ay... Gecenin sahip olduğu en parlak ve aydınlık şey... Ve ışığını, intikam kadar sıcak olan güneşten alıyor...

KAÇAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin