Yıldız...
"Ziyaretçin var." Son beş dakikadır odamda gergince adımlayan İlayda sonunda ağzındaki baklayı çıkarmıştı. Mekik çekmeye son verdim ve oturur pozisyonda ayaklarım yatağımın altındaki boşluğa dayalı biçimde öylece kalakaldım.
Aklıma gelen tüm ihtimalleri duygusuzca elimin tersiyle kenara ittikten sonra mekik çekmeye devam ederek net bir sesle cevapladım. "İstemiyorum." İlayda tam da umduğunu bulmuş gibi bir şekilde soluklanıp görüş hizama girdi ve ellerini beline dayayarak konuştu. "Onu görmelisin." Umursamazca mekiğime devam ettim. "Neden? Onun için bir şey yapmama mı ihtiyacı var?" İlayda'nın belindeki elleri cansızca iki yanına düştü. "Hayır, senin onu görmeye ihtiyacın var." Dalga geçtiğimi belli eden bir gülüş dudaklarım arasından öylece kaçtı. "Beni terk eden birine ihtiyacım yok." Karnım artık sızlamaya başladığı için sayımı iki yüze tamamladım ve ayağa kalkıp yatağımın üzerindeki mini havlumla boynumu kuruladım.
"Onu özlüyorsun Yıldız." Kaşlarımı çattım ve boğazımda minik bir yumru oluştu ama onu yok etmeyi öğrenecek kadar duygularımı köreltmiştim çünkü yapayalnız kaldığım bu on bir aylık süreçte çok ciddi tespitlerim olmuştu. Büyümek zorunda olduğumu fark etmiştim, yapayalnız olduğumu... Aslında farkına varamadığım ama içimde hep bir yara olan anne baba özlemini çocuk kalarak baskılamaya çalışmıştım. Dedem benim bu hayatta duygusal yönümü gerçek anlamda tatmin eden tek kişiydi ve çocuk kalmama yardım ediyordu. O ölmüştü... Hayır ölmemişti. Öldürülmüştü... Birileri içinde ömrümün geçtiği kafesi parçalara ayırmıştı. Kafes acı veriyordu ama her şeye rağmen tek yuvamdı. Tam yapayalnız kaldığım anda karşıma o adam çıkmıştı. Mahkûm, Orion, Avcı, Kamer... Hepsi de bana acı veren aynı adamın farklı adlarıydı. Dedemin yokluğunu onunla doldurmak istemiştim. Çok acı çekmemem rağmen duygusal tatminkârlığımı sağlamak için ondan faydalanmayı ummuştum ve o aniden gitmişti. Bana kâbuslarla dolu bir gece de mutsuz sonla biten bir masal anlatmış ve sabaha bir hayaletten bile sessizce yok olmuştu.
İlayda beni bir rehabilitasyon merkezine getirmiş ve benimle birebir ilgilenerek bir oda vermişti. İlayda'nın beni almaya geldiği sabah uyandığımda Kamer'i görememek içimde bir sızıya sebep olsa da beni ziyarete geleceğinden o kadar emindim ki bunu kafaya takmamaya çalışmıştım... ilk bir hafta bittiğinde umutlarım küçük darbeler almaya başlamıştı bile... İlayda'ya sorduğumda bilmediğini söylüyor ve benden uzaklaşıyordu. Geceleri çoğu zaman kötü rüyalar görüyor ve ağlıyordum... Hislerimin bana acı vermeye devam ettiği bu süreçte kurtuluş için çırpınmaktan başka yapabileceğim bir şey yoktu. Kafamdaki tüm masum düşünceler birer birer kabuslara kurban gitti ta ki geriye bir şey kalmayana kadar ama kabuslar doymak bilmiyordu ve masum düşüncelerim tükendiğinde iyi duygularımı kemirmeye başladılar. Nefretim büyüdükçe kabusların yerini intikam hayalleri aldı ve ben büyüdüm...
"Yıldız?" daldığım düşüncelerden sıyrıldım ve sertçe cevapladım. "Onu özlemiyorum. Özlemiyle yanıp tutuştuğum tek şey intikam ve artık o da intikam alınacaklar listemde." Yıldız üzgün bir sesle konuştu. "Düşündüğün gibi değil..." lafını kestim "Ortada düşünecek bir şey yok. Sadece bakmak yeterli..." İlayda homurdandı. "Sizi anlamıyorum! İkinizde nasıl hem birbirinizi bu kadar özleyip hem de bu durumu bu kadar inkar edebilirsiniz ki!?" dalga geçercesine güldüm yine. "İlayda kafanda kurguladığın şu saçmalıktan vazgeçer misin? Eğer beni özleseydi bir kere olsun ziyarete gelirdi ve ben onu özlüyor olsaydım şu an koşa koşa gider ve onun boynuna atlardım." İlayda iç çekti ve sertçe odanın kapısını açtı. Tam o sırada Kamer'in sert ve hiç değişmemiş bakışlarıyla bakışlarım buluşunca gözlerimden geçen öfkeli parıltıyı karşımda ayna varmış gibi gördüğümü sandım. İlayda Kamer'e çarpıp geçip gitti ben de arkama dönüp bakışlarımı az ötemdeki camdan dışarı diktim. Kamer'in sert ve vakur adımlarının sesi kulağıma ulaştı ve hemen ardından kapı sertçe kapandı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK
حركة (أكشن)"O garip şeyin aslında öpüşme olduğunu bilmediğim için bana kızdın mı?" Orion tavana bakmaya devam ederken konuştu. "Kızmadım." Dedem bunca yıl bir şeyleri benden çok iyi saklamış olmalıydı aynı anne baba denen şeyin ne olduğunu beş yaşında öğrenmem...