22

3.8K 353 123
                                    

Son dersin bitmesini defterime bir şeyler karalayarak sabırsızca bekliyordum. Sınıf arkadaşlarımın da benden farkı yoktu zaten. Son dersin matematik olması sebebiyle herkes beynini çıkarmış boş boş bakınıyordu.

Babamla Türkiyeye döndükten sonra her şey eskiye dönmüştü. Bazı değişiklikler vardı tabii. Mesala babam, artık bana daha ilgili davranıyordu. Sevgi kelebeği olduğu söylenemezdi ama beni yok saymaması bana yetiyordu.

Ve bana annemle ilgili hiçbir şey anlatmamıştı. Defalarca sormuştum.

Sonra eskisi kadar görünmez değildim. Çünkü 19 yaşıma yaklaşmam sebebiyle babam beni mirasçısı olarak basına tanıtmıştı. Okulda fazlasıyla popülerlik kazandırmıştı bu bana. Meraklı bakışlar nereye gitsem beni takip ediyordu.

Bazı insanlar gelip benimle konuşmaya ve yakın davranmaya çalışıyorlardı fakat samimi bulmuyordum. Bu yüzden arkamdan yabani dediklerini duyuyordum bazen. Ama elimde değildi, eskiden farkımda bile olmayan insanlar birden benimle ilgilenmeye başlamışlardı. Bu bana samimi gelmiyordu.

Oğuzu özlemiştim. İlk arkadaşımı.

Bir de Egemen vardı. Okula geldiğim ilk gün benimle konuşmaya çalışmıştı ama ondan köşe bucak kaçıyordum. Bir süre sonra o da pes etmişti diğerleri gibi. Sadece bazen bakışlarını hissediyordum. Ona karşı içimde eski duygularıma dair hiçbir şey kalmamış gibiydi. Bakışları beni heyecanlandırmıyor, gülüşü bir şey ifade etmiyordu.

Muratı özlüyordum. İlgili, şefkatli bakışlarını. Ukala gülümsemesini, çocukça davranışlarını. Çok özlüyordum.

Üç aydır hayatım eskisinden daha karmakarışık bir hal almıştı işte. Okulda rahat edemiyordum. Çıkışlarda şirkete gidiyor küçük işlerle ilgileniyordum ve rahat değildim. Babamın arkadaşlarının çocuklarıyla tanışmıştım ve onların yanında asla rahat değildim.

Rahat olduğum tek yer babamla geçirdiğim zamanlardı. Ne zaman ona baba desem ya da o bana oğlum dese çocuk gibi mutlu oluyordum.

Ama o olmadığında kendimi eksik hissediyordum. Neden böyleydi?

Çıkış zilinin çalmasıyla herkes bu anı bekliyormuş gibi ayaklanmıştı. Hocanın ters bakışları altında bir an önce sınıfı terk etmeye çabalıyorlardı.

Elimdeki kalemi ve defteri gelişigüzel çantama atıp kulaklığımı ve telefonumu çıkardım. Çantamı tek omzuma atıp hızla mesajlaşma uygulamasına girdim ve tanımadığım numaradan her gece gelen şarkılardan birini açtım. Bir haftadır bana sadece şarkı sözü gönderiyordu bu bilinmeyen numara. Sonra da engellediği için kim olduğunu soramıyordum. İçimden Murat olmasını diliyordum ama o böyle bir şey yapar mıydı ki?

Numarayı sorgulatıp kim olduğunu öğrenmeye çalışmıştım ama bana verdikleri isim bir şey ifade etmiyordu. Babamın kulağına gitmemesi için de artık sorgulamayı bırakmıştım.

Bir şarkıya tıkladıktan sonra telefonu cebime sıkıştırıp kafamı kaldırdım ve kapının girişinde bana bakan Egemenle göz göze geldim. Sınıftaki herkes çıkmıştı. Şuan sadece ikimiz vardık. Hayır, onunla konuşmak istemiyordum.

Kafamı eğip yanından hızlı bir şekilde geçip kaçmayı düşünüyordum. Tam çıkıyordum ki dirseğimden tutmuş ona dönmemi sağlamıştı. Mecburen ona bakmak zorunda kalmıştım. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu o da.

"Artık konuşsak mı?" dedi.

Dirseğimi elinden çekip kulaklığımı çıkardım. "Konuşacak bir şey varsa, seni dinliyorum." dedim yumuşakça.

Bela Geliyorum Demez (GAY) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin