31

3.5K 276 33
                                    

"Biz sizi yalnız bırakalım." diyerek ayağa kalkan Haldun Bey, Muratı kolundan tutmuş ve kaldırmaya çalışmıştı. Fakat Murat gitmek konusunda Haldun Bey kadar istekli olmadığından, gözlerini üzerime dikmiş onay bekliyordu benden. Onun gitmesini istemiyordum aslında ama beni ağlarken görmeyeceği konusunda verdiğim sözleri hatırlayınca birazdan tekrar ağlayacağımı bildiğimden gitmesi için başımı kısaca sallamıştım.

İkisi birlikte merdivenleri çıkıp gözden kaybolurken biz sessizlik içinde karşılıklı tekli koltuklarda oturuyorduk. Bakışları sürekli üzerimdeydi. Bu bir süre sonra gerileme neden olmuştu ki sürekli kıpırdanmak istiyordum.

"Seni bırakmak istemedim. Hiç istemedim.." dedi kadife sesiyle sessizliği delerek. Yumuşacık konuşuyordu harfleri. Baskılamadan, ninni gibi.

"Neden bu kadar beklediniz?" dedim ben de ilk defa onunla konuşarak. Kafamı kaldırmış, aynadaki yansımam gibi görünen yaşlı mavi gözlerine bakmıştım. Göz bebekleri titriyordu şimdi. Özlem, mutluluk veya heyecan gibi duygulardan sebep yüzünde buruk bir gülümseme vardı.

"İzin vermediler. Yoksa.."

"Yaşadığını bilseydim ben gelirdim." dedim dudaklarım titrerken. Yanağımdan ince bir yaş yuvarlanmış çeneme doğru bir yol çizmişti.

Tekrar ağlamamak için gözlerimi iri iri açıp tavana baktım ve iç geçirdim derince. Yutkunduktan sonra "Biliyor musun," dedim gülümsemeye çalışarak. "Hep bir annem olsun istedim. Neden benim annem yok diye düşünür dururdum. Belki, olsaydı beni severdi diyordum." Derken sanki son nefesimi veriyormuşum gibi uzun bir nefes bıraktım.

"Bazen anneannem gelirdi bizim eve. Beni pek sevmiyordu herhalde ama ben ona, anne, diye seslendirdim. Ne zaman öyle seslensem ters ters bakardı ama özenmiştim bir kere işte. Ne kadar çocukmuşum?" kısaca gülüp yaşlı gözlerimi ellerimle kuruladım. Karşımda sessiz seesiz ağlıyordu o da." Bir keresinde vurmuştu bana, çok canım acımıştı biliyor musun? O zaman bırakmıştım ona anne demeyi. O akşam ağlayamamıştım bile. "Elimi kaldırıp sanki o günkü tokadı hissedecekmişim gibi yanağıma dokunmuştum istemsizce." Sadece dua etmiştim, anneme de böyle vurmamış olsun diye. Sonuçta o senin annendi ya, "

" Cem, "diye fısıldadı yalvarır gibi. Sanırım ağladığı için konuşamamıştı.

Lafını tamamlanmasına izin vermeden tekrar konuştum. Yoksa bir daha söyleyeceklerimi söyleyemedim." Ben hep anneme layık bir çocuk olmak istedim. Eğer benim için öldüyse bir anlamı olsun diye. Hiç beceremedim ama biliyor musun?" dedim. "Ben hep kötü çocuk oldum. Kimse sevmedi beni. Babam bile. Halbuki zarar vermedim kimseye. Hiç terk etmedim, hep orda durdum öylece." elimle hayali bir yeri gösterip uzun uzun baktım. "Biri beni fark etsin istedim. Ama kalbim kırıldı hep. Geceleri çok acıtıyor kırık kalpler insanın canını. Gündüzleri bir şekilde geçiyor da, geceleri yıldızlara bakıp hep af dilemek kalıyor. Geceleri, iyi bir çocuk olamadığım için özür diledim senden."

Bir süre susup ağlamasını izledim ben de hüzünlü gözlerle. Akıttığı her bir göz yaşı kalbime değiyordu sanki. Onu üzen ben miydim?

Bakışlarımı kaçırıp boynumu bükerek ayağa kalktım." Özür dilerim, efendim. "dedim uysalca." Ben artık, geceleri annesinden af dileyen o çocuk için bile geç kaldım. Vazgeçtim. "

Hızlı adımlarla yanından ayrılıp üst kata çıktım ve Muratın odasının önünde durdum. Tam bu sırada karşıda bir yerden Haldun Bey çıkmıştı. Kafamı eğip mahçup gözlerimi kaçırdım.

O ise yanıma kadar gelip omzuma dokunarak ona bakmamı sağlamıştı. Gözlerimi gözlerine çıkarıp baktım usulca. Biraz bana bakmış ve kafamı kendisine çekerek sarılmıştı. Anında ihtiyaçla dolamıştım kollarımı yapılı bedenine.

Haldun Bey iyi bir babaydı.

"Her şey düzelecek çocuk," dedi saçlarıma dokunarak. "O adama bunların hepsini ödeteceğim."

Burnumu çekip "Murata olanlar için ben çok üzgünüm. Benim hatam." dedim.

"Senin suçun değil." dedi hemen. "Hem Muratla birbirinize iyi geliyorsunuz. Hadi git yanına."

Bizi biliyor muydu bilmiyordum ama biliyor gibi davranıyordu.

Kafamla onaylayıp gövdesinden kollarımı çektim ve Muratın odasına girdim. Bir yandan da gözlerimi kurulayıp burnumu çekiyordum. Murat yatakta uzanıp her zamanki gibi tabletinde bir şeyler yapıyordu. Beni fark eder etmez elindekini bırakmış ve doğrulmuştu.

"Pek iyi geçmedi sanırım?" dedi eliyle gel işareti yaparak.

Kafamı iki yana sallayıp yanına oturarak gövdesine sardım kollarımı. Kokusundan derin bir nefes çekip gözlerimi yumdum sıkıca.

"Anne bile diyemedim." dedim burukça. "O da babam gibi kızarsa diye korktum. Efendi dedim ona da.. Murat, ben onu hiç tanımıyorum ki."

Saçlarımı okşayan ellerine burnunu da eklemiş koklayarak öpmüştü başımın tepesini. "Tanırsınız." dedi yumuşakça "Biraz zaman ver."

Kafamla onaylayıp biraz daha sıkılaştırdım kollarımı. Haldun bey haklıydı belki de, ben ona iyi mi geliyorum bilemezdim ama o bana çok iyi geliyordu.

"İyi misin?" diye sordum konuyu dağıtmak için.

"Biraz daha sıkarsan, iyi olmayabilirim."

"Çok özür dilerim." dedim korkuyla hemen geri çekilip. Kafamı kaldırmış sanki görünür bir yara açmışım gibi göğsüne bakmıştım.

"Saçmalama." dedi beni tekrar eski yerime çekerek. "Alay ediyorum."

Oflar gibi bir nefes bırakıp, "Espiri anlayışımız hiç uyuşmuyor sevgilim." dedim.

"Şunu şöyle olur olmadık söyleyecek misin hep. Kalbime indireceksin bir gün."

"Neyi?" dedim muzipçe sırıtarak. "Sevgilim mi demiyeyim?"

"Yok, sen bir daha de bakayım."

"Sevgilim?" dedim çenemi omzuna yaslayıp yüzüne bakarken.

Sırıtan ifademe göz ucuyla bakmış, sonra gözlerini dudaklarıma çevirmişti. Ve ben daha ne olduğunu anlamadan sıkı bir öpücük bırakmıştı aralık dudaklarıma.

"Madem oyun istiyorsun," dedim ve yanından kalkıp ağırlığımı tam vermeyecek şekilde üzerine oturdum.

Gözleri şaşkınlıkla büyümüş ve ağzı aralanmıştı. Bu şaşkın ifadesine eğlenerek bakıp ben de onun yaptığı gibi sıkı bir öpücük bırakıp çekilmiştim. Ancak dağılan şaşkın ifadesinin ardından gözleri parlamış ve beni kendine çekerek öpmeye başlamıştı.

Beni istediği gibi öpmesine izin verirken karnından hafif aşağı doğru kaymış ve ağırlığımı taşıyan kolum yorulduğu için istemsizce kendimi bırakmıştım. Göğsüne doğru biraz düştüğüm an ağzından dudaklarımın içine bir inleme kaçmıştı.

Gözlerim şokla büyümüş, telaşla çekilmiştim, "Özür dilerim." dedim endişeyle. "Canın mı yandı ne oldu?"

Gözlerini hafif kapatıp açtı ve hala kucağında oturan bana bariz gerçeği görmediğimi belirtircesine bakmıştı. Sonra ellerini belime atmış ve haif çukur olan yeri parmaklarıyla okşamıştı hafifçe.

"Ah," dedi nefes vererek. "Bana ne yaptığına dair hiçbir fikrin yok."

Bela Geliyorum Demez (GAY) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin