28

3.5K 304 31
                                    

Araba taşlık bir yolda ilerlerken Ceydanın konuşmasını dinliyordum. Beni eve bıraktıktan sonra aslında kapıdan hiç ayrılmamış. Ve olayı en başından anlatmak gerekirse babamdan şüphelendiği anda fotoğraftakinin Murat yani onun tabiriyle Pamir olduğunu fark etmiş. Burda uzunca yakışıp yakışmadığımızla ilgili bir sürü utandırıcı yorum yaptıktan sonra anlatmaya devam etmişti. Babamın Murata zarar verdiğinden şüphelendiği için İnciyle konuşmuş. Tabii bunun üzerine İnci, Haldun Beye haber vermiş ve son anda Muratı kurtarmışlar.

Dinlerken bir film seneryosu anlatıyormuş gibi geliyordu fakat Muratın o depoda ve o su varilinin içinde yaşadığı şeyler eminim ki bu kadar basit değildi.

Beni bunun için de hiç affetmesin istiyordum.

"Sana her şeyi en başında anlatmak istedim fakat en uygun zaman bu andı canım." diyerek üzgünce mırıldanan Ceyda ya kısa bir bakış atıp arabayı süren Oğuza döndüm.

"O iyi şimdi değil mi Oğuz?" dedim üzgünce. Endişeliydim ve onun iyi olduğunu görene kadar da daha demin beni esir almış kötü düşünceler ve pişmanlık hissi gitmeyecekti.

"Daha iyi oluyor." diyerek durunca cevapladı Oğuz. Eminim ki en az benim kadar endişeliydi o da. "Bir haftadır başımın etini yiyor hatta. Git getir Cemi, diye."

Yüzümde oluşan buruk gülümseyle tekrar yola çevirdim bakışlarımı. Gözlerim acı veriyordu artık ama şimdi uyursam bir süre uyanamayacağımı bildiğimden uyanık kalmaya çalışıyordum. Gider gitmez Muratı görmek istiyordum. Her ne kadar Oğuz iyi olduğunu söylese de, beni almaya kendisi gelmediğine göre ayağa kalkamayacak kadar kötüydü.

Bu düşünce kalbimi ağrıtıyordu. Hem de öldüğünü sandığım o anları tekrar gözümğn önüne getiriyor ve bir süre kabuslarımdan çıkmayacağının teminatını veriyordu.

Araba sonunda taşlık yolda sarsılarak durmuştu. Bir bağ evinin önündeydik. Kırmızı boyalı taş evi kısa bir süre inceleyip kapımı açtım yavaşça. Ceyda ve Oğuz da peşimden inmiş ve Ceyda yanıma gelip koluma girerek hafifçe okşamıştı destek verircesine.

Oğuz eliyle önden yürimemizi işaret edip "Geçin hadi." diyerek buyur etti. Gözlerimi evden ayırmayarak sonunda onu görebileceğimin heyecanıyla ilerledim pürüzlü yolda. Ceyda olmasa muhtemelen bir kaç defa takılıp düşmüştüm çoktan. O derece bacaklarım titriyordu.

Kapıyı bizim için bir hizmetli kız açmıştı, bana ve Ceyda ya anlamsız bakışlar atmış Oğuzu gördüğümdeyse gülümseyerek içeri buyurmuştu. İçeri girer girmez hiçbir şeye bakmayacak "Nerde?" dedim Oğuza hitaben.

"Gel." diyerek beni bir üst kata çıkarıp koridorda biraz yürüterek siyah ahşap bir kapının önüne getirdi. Sonra yalnız olmamıza izin vererek bir şey demeden beni bırakıp gitti.

Ellerim kapıyı çalmak için karıncalanıyor, burnum o ferah kokusuna hasret sızlıyordu. Onu öpmek istiyordum, nefesinin kesildiğini düşündüğüm her saniye için nefes olmak istiyordum.

Fakat her deye rağmen orda kararsızlıkla kendimle savaştım bir süre. Kapının arkasında onu görememekten korkuyordum sanırım en çok. Sanki bir anda o videoyu izlediğim odaya geri dönecekmişim gibi.

Kendimle kavgam bittiğinde tüm cesaretimi toplayıp kapıyı araladım yavaşça. Kafamı uzatır uzatmaz yüzüme sıcak bir hava dalgası çarpmıştı, onu kokusunu taşıyan. Derin bir nefes alırken bulmuştum kendimi. Sonra daha derin nefesler alırken.. Nefes nefese kalmış hissediyordum.

Gözlerim kararmıştı sanki bir an, kapının koluna sımsıkı tutunup içeri doğru bir kaç adım atmaya zorladım kendimi. Artık onu görmek isteyen gözlerim hızlı bir şekilde odada dolanmış ve yatakta ki bedenini bulmuştu. Uyurken bile o kadar güzeldi ki, bana tüm yanlışları ve çirkinlikleri unutturduğuna inandım o an.

Bela Geliyorum Demez (GAY) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin