Final-1

3.8K 226 43
                                    

Ben, kim olduğunu bir türlü anlayamayan zavallı bir çocuktum eskiden. Sürekli cevapsız sorular soruyor ve o, olamayan cevabı bulmak için bir yerden bir yere paçavra gibi savruluyordum.

Yaşamımın anlamı neydi? Ben kimdim? Neden diğer çocuklar gibi sevilmiyordum? Anne ne demekti? Baba.. ne demekti?

Bir türlü öğrenememiştim.

Evim dediğim yerde ait hissetmiyordum. Bir amacım yoktu ki ait hissedebileyim. Kimse yüzüme bakmıyordu. Kimse.. dediğim de, aslında babamdı.

Başkasına hiç ihtiyacım olmamıştı ki benim. Babam bir kere beni sevsin istemiştim sadece. Bunu ilk ne zaman istediğimi hiç hatırlamıyordum. Nasıl buna kapılmıştım delicesine, bilmiyordum.

Sanırım bir amaç ararken bunu edinmiştim kendime istemeden.

Sonra biri hep istediğim gibi kısa, kısacık bir an gördü beni. Egemen.. Kırık kalem veren çocuk. Bana hayatımda bir kerecik bile olsa, var olduğumu hissettiren çocuk..

Ondan öncesinde hayal miydim, gerçek miydim emin olmamıştım hiç.

Ve kendime yeni bir amaç daha edinmiştim istemeden. Bir sevgili, bir arkadaş, beni sevsin istemiştim.

O kadar yorulmuştu ki kalbim kırılmaktan, insanlara yaklaşmaya korkmuştum. Bu kadar çırpınırken sevgisizlikten, biri beni sever de bıkar diye ödüm kopmuştu.

Kimseye körü körüne yaklaşamamıştım.

Ve en sonrasında ise şimdi kalbine kulağımı yaslandığım, sıcaklığında huzur bulduğum, gözlerinde şefkat tattığım adamla tanışmıştım. O, varlığımı hiçbir zaman yok saymamıştı beni tanıdığından bu yana. Belki yanlıştı, belki doğruydu yaptıkları artık emin değildim ama iyi ki beni kaybolduğum o boşluktan çekip almıştı. İyi ki bana, var olduğumu hatırlatmıştı.

Gözlerimden akan yeni yaşları artık kurulama zahmetine bile girmeden yanağımı yasladığım göğüste başımı biraz kaldırıp dudaklarımı gömleğinin üzerinden kalbine dokundurdum. Ritmik atışları saniyeliğine değişse de tekrar düzeldiğinde saçlarımın üzerinde büyük avucunu hissettim. Yavaşça okşayıp bıraktı ve elini çeneme kaydırıp kafamı kendine çevirdi.

Yanaklarımdaki taze yaşları kaşları çatık seyretmesinin ardından tüy gibi dokunuşlarla kurulmaya çalıştı. "Ne oldu?" dedi saf bir merakla. Sesi, sanki bir an yükselse beni incitecekmiş gibi sakindi.

Cevap vermek yerine kafamı biraz daha kaldırıp dudaklarımı dudaklarına değdirdim, öpmeden. Sonra beni öpmesine izin vermeden çenesine kaydırıp orandan boynuna indirdim. Boyun girintisine sakladım suratımı. Kokusunu derince soluyup, dudaklarımı bastırdım buraya da.

Muratın şaşkınlığını hissedebiliyordum. Bir anda böyle buhranlaşmama şaşırmış olmalıydı. Ama ona bir cevap vermedim. Benim kendime bile bir cevabım yoktu ki. Ne diyecektim?

Kokusuyla biraz sakinleşip, biraz da mayıştığım sırada yoğun bakımın kapısının açılma sesi duyuldu. Bir anda telaşla bütün uyuşukluğumdan sıyrılıp ayaklandım. O an ki refleksle bir elimle de sıkıca Muratın elini kavramıştım.

İçeriden çıkan doktor kapının önünde neredeyse kalabalık oluşturan bize bakmış ve en son gözlerini benim üzerime dikerek yaklaşmıştı. İfadesiz suratında iyi bir şeyler aramaya başladım hemen. Anlayamadığım da ise kaşlarım çatılı. Muratın elini daha sıkı kavradım parmaklarımla.

"Durumu nedir?" diye sordu Murat benim yerime. O da ayağa kalkmış ve belimi sıkı sıkı tutarak beni desteklemişti.

Doktor ikimizin üzerinde göz gezdip "İç kanamayı durdurduk. Ameliyatta her şey iyi gitti, biz elimizden geleni yaptık." dedi ve o duraksadığı kısacık anda bütün duvarlar üzerime yıkıldı sanki. Ellerim çığlık ata ata ağlamamı engellemek için ağzımı kapattı. Gövdemi Muratın üzerine doğru yasladım, olmasa düşecektim." Hayati tehlikeyi atlatamadı henüz, bu yirmi dört saat çok kritik. Bekleyip göreceğiz,"

Bela Geliyorum Demez (GAY) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin