30

3.6K 276 60
                                    

Dizlerimin üzerinde uyumaya yakın gözleri kapalı uzanan Muratın saçlarının arasında ellerimi dolaştırırken yüz hatlarını inceliyordum. Gür açık renk kirpiklerini saymaya bile çalışmıştım bi ara. Gerçekten baya zordu ama denemeye değerdi.

"Cem?" dedi sadece dudaklarını kırpırdatarak.

"Hmm?"

"Bir daha gitmezsin değil mi?"

Saçlarının arasındaki ellerim kısaca duraksamıştı. En son gitmeye çalıştığımda olanlar aklıma gelince kendime olan nefretimi hatırlıyordum.

"Bunu neden şimdi soruyorsun?" dedim ben de soruyla cevap vererek.

"Çünkü," dedi ve bir nefes alıp verdi. "Çünkü seni çözümlemeye çalışmak beni çok yoruyor. Senden duymak istiyorum. Ne zaman böyle durgun olsan, acaba şimdi ne düşünüyor diye merak etmek zoruma gidiyor. Bana açık olmanı istiyorum. Burda şuan mutlu musun? Aklından ne geçiyor?"

Cevap vermek için önce bir düşünmem gerekmişti. Çünkü beklemediğim şekilde net bir cevap istiyordu. Ben hayatımın hiçbir evresinde net olmamıştım ki. Çoğu zaman ne düşündüğümü kendim bile bilmezdim.

" Başta, "dedim ve nasıl tıpralayacağımı düşünüp biraz duraksadım." Başta senden nefret ediyordum.. ama bilmen gerek, ben kendim dışında kimseden nefret edemem. Benim asıl kavgam kendimle. "dedim keyifsizce gülerek." O zamanları düşünmek istemiyorum ama resmen seni tacizci bir sapık olarak görüyordum. Oysa seni bunun için zorladığımın farkında bile değildim. Seni fark etmem için, belki de kendimi fark etmem için yapıyordun değil mi? Kaybolmuştu, vazgeçmiştim kendimden. Yani, bunun nasıl bir çırpınış olduğunu iyi bilirim. Sadece biraz ileri gidiyordun ve beni korkutuyordun kabul et. "dedim.

"Tam bir aptalım."

"Hayır değilsin." dedim. "Bak sen o zaman da aynı Murattın şimdi de öylesin. Sadece ben seni daha farklı görüyorum. Bir insanı sevdiğin zaman onu değiştirmiyorsun ya da sana olan davranışları değişmiyor. Sadece benim seni görme şeklim değişti. O saldırıda benim için benden çok endişelendiğinde ben sana bir şekilde bağlandım. Zaten savunmasız bir çocuğum bu yüzden zor olmadı. "

"Kendine bu kadar hor davranma Cem. Sen istediğin zaman çok güçlüsün."

"Ben artık kendimle bu tartışmayı yapmaktan yoruldum Murat. Güçlü olmak istemiyorum. Kimseyi sevmek de istemiyorum. Ama seni, Oğuzu, Ceydayı... Bak işte bir sürü kişiyi seviyorum hala. Bu beni güçsüz yapıyor Murat. Aklım karışıyor. Babamı sevmeye çalışmaktan çok yoruldum mesala. Ya seni sevmekten de yorulursam?"

"Beni ve o herifi aynı şekilde mi karşılaştırıyorsun? Ben senin sevgini nasıl yorabilirim?" dedi hafif sinirle.

Tek omzumu silktim hafifçe. "Her şey olabilir. Beni sevmen için hiçbir sebebin yok mesala. Ya.. Ya benden bıkarsan, ya.." diyerek dudaklarımı büzüştürmüştüm ağlamamak için. Daha fazla bu ihtimalleri saymak istememiştim.

Murat yattığı yerde doğrulmuş bana dönerek Yanaklarımı avuçlarına almıştı. Şefkatli bakışlarını benim hüzünlü mavilerime dikmiş yanaklarımı hafifçe okşamıştı.

"Bu saçma şeyleri aklından sil. Sana bunu kanıtlamadım mı ben? Gittiğinde peşinden geldim, hatta bunun için nişanımdan kaçtım be. Daha ne olsun?" diyerek beni keyiflendirmeye çalışmıştı. Pek bir işe yaramasa da konu daha fazla uzamasın diye burukça gülümsemiştim.

" Yeterli. "dedim sakince." Her neyse. İşte artık durgun olduğum zamanlar aklımdan neler geçtiğini biliyorsun. Her dakika seni nasıl bırakırım diye düşünmüyorum yani. "diyerek trip bile atmıştım sanırım.

Kapının çalmasıyla hafif irkildim. Onunla konuşmaya o kadar dalmıştım ki dışarıyı unutmuştum. Refleks olarak hole bakıp hizmetli kızın kapıyı açmasını izledim. Kapı hemen karşımda kaldığı için rahatça görebiliyordum.

"Oğuz dingili gelmiştir, boşver. Gel biz devam edelim." diyerek dizime doğru tekrar yatmaya yeltenen Muratı durdurmıştum. Çünkü gelen oğuz değildi.

Haldun Bey ve bir kadın.

Haldun Beyin kararsız bakışlarından seken gözlerim hemen arkasında kalan kadına değdiğinde o olduğunu anlamıştım. Burnumun direği sızlamış ve nefeslerim hızlanmıştı hemen.

Bana dolu dolu bakan gözlerinden gözlerimi çekip Murata çevirdim hayal kırıklığıyla. Kapı ve benim aramda mekik dokuyan gözleri ben ona baktığımda benimle kesişmiş ve şaşkın bakışlarıyla kafasını iki yana sallamıştı hemen.

"Haberim yoktu." dedi telaşla fısıldayarak.

Bakışlarımı ondan alıp tekrar kapıda dikili taş gibi kalakalmış olan ikiliye çevirdim yine. Dolan gözlerimi ağlamamak için iri açmış dişlerimi sıkmıştım.

Ağlasam ne olurdu ki, canım çok acıyordu. Belki biraz ağlasam geçerdi.

Yerimden fırladım hemen, üst kata çıkıp kendimi bir odaya kapatmak ve ordan bir daha çıkmamak istiyordum. O kadar karışmıştı ki içimdeki her bir duygu, birbirini kovalayan çocuklar gibi saçılmıştı her bir yana. Şuan ne hissediyorum bilmiyordum.

"Cem!" diye seslenen kadın sesiyle adımlarım tökezledi. Özleme bulanan sesi kulaklarımdan içeri o kadar büyük bir hasretle dolmuştu ki, artık dayanamamış usul usul ağlamaya başlamıştım.

Anne sesi duymamış benliğim bir daha adımı söylesin diye önünde diz çöküp yalvaracaktı neredeyse.

Benim annem, çok güzel söylüyordu adımı.

"Gitme Cem," dedi tekrar sanki iç sesimi duymuş gibi. Ona arkamı dönmüş gitmeye çabalarken ben, birkaç topuk tıkırtısıyla hızla yanıma kadar gelmişti.

Kulağımın arkasından gelen nefes seslerinden anladığım kadarıyla o da ağlıyordu. İstemsizce derin bir iç çekip başımı kaldırdım yukarı, yaşlarımı geri göndermek için. Aldığım nefesle burnuma kokusu dolmuştu.

Benim annem, kiraz çiçeği gibi kokuyordu. Soluduğum zaman, tüm acılarım huzura kavuşuyordu.

Bacaklarım nedendir bilinmez titreyip dururken düşmemek için bir şeyler aradım fakat salonun ortasında arkamdaki kadından başka hiçbir şey yoktu. Ve o an belime dolanan ince naif kollarla kaskatı kesildim. Artık dayanamayan bacaklarımla yere doğru dizlerimin üzerine çökerken o da benimle beraber düşmüştü. Hıçkırıklarımı tutamıyordum.

Benim annem, sımsıcak sarılıyordu. Kalbime ılık ılık akıyordu şefkati.

Belimdeki kollarını çözüp başımı göğsüne yaslayarak kokladı saçlarımı. Sayısız defa öpücük konduruyordu şimdi. Ben göğsünde kıvrılmış içimi çeke çeke ağlıyordum. Bir elini yanağıma yaslamış sürekli silmeye çalışıyordu yaşlarımı.

Benim annem, pamuk gibi ellere sahipti. Ellerimi tutsa bir daha hiç üşümezdim..

*****
Artık bir final mi yapsak ne yapsak?
Sıkılıyor musunuz okurken, benimle paylaşırsanız çok sevinirim.
Ve okuyan herkese teşekkürler 🖤

Bela Geliyorum Demez (GAY) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin