H: “Taylan bey, ben bugün çok halsiz ve kötüyüm. Midem de çok bulanıyor. Gelmesem olur mu? Zaten yarım gün.”
T: “Ablan da dün gitti sanırım. Teksen doktora götürebilirim seni?”
H: “Yok, teşekkür ederim. Doğu geliyor zaten az sonra, yalnız değilim.”
T: “TM.”“Doğu gelecekmiş zaten. Tabi, Doğu varken bize ne hacet. Ama unuttuğu bir şey var, güneş doğudan doğsa da onu batıran batıdır. Bunun da konu ile ne alakası var bilmiyorum. Banane ayrıca!”
Kübra ile Serhan kahvaltıda kendi kendine konuşan adama hayretle bakıyorlardı. Dedesi ise normal kahvaltısını yiyor, ilgilenmiyormuş gibi yapıyordu.“Oğlum iyi misin?” dedi Kübra gülümseyerek.
“Hasta gibi miyim anne? Hayır, hasta gibiysem söyle, hasta bakıcımız Doğu var, hemen çağırırız. Zaten çağırmaya da gerek yok. Geliyormuş. Çok gerekli ya arkadaş! Hayır ateşin varsa doktora git. Doktor mu ki eve geliyor o adam?”“Kim?” diye sordu annesi. Tek kelimesini de anlamamıştı zaten.
“Kim kim?”
“Kim geliyor? Gerekli olan ne?”Taylan elindeki çatalı sertçe bıraktı, “Buraya gelmiyor, oraya gidiyor. Hayır evde yalnızken işi ne elin herifinin senin evinde acaba? Ama ben yapacağımı bilirim.”
Serhan peçete ile ağzını kapatarak gülerken, annesi korkarak bakıyordu oğluna, “İyi saatte olsunlar, oğlum neyin var?”“Ne saati ne iyisi ya, ben gidiyorum! Hastaymış da Doğu gelecekmiş de! Hastalığından başlayıp sağlığından çıkacağım!”
“Ay Doğu kim ben bir şey anlamadım.”
“Doğu mu kim? Şimdilik bir fani, yakında koca bir tarih olacak!”Sinirle masadan kalkıp giden ikizini gören Serhan da “İzninizle, ben bir bakayım şuna,” deyip, o da peşinden gitti.
“Oğlum! Aslılara geçmiş olsuna gidecektik?”Serhan anahtarını alırken, “Tam birde alırım seni,” deyip kardeşinin peşinden koştu.
Kübra babasına döndü, “Baba bir şey demeyecek misin, torunun hali hal değil?”
Adam hiç istifini bozmadan kızını yanıtladı, “Bir şeyi yok merak etme, aşık olmuş o kadar.”
Kübra’nın içtiği çay boğazında kalacaktı, “Ne?” diye bağırdı babasına. “Aşık mı?”*
“Şişt! Şişt! Nereye dursana?”
“Hiç! Asistanım hastaymış, bir bakıp, öyle şirkete geleceğim. Sen işine bak.”
Tam arabaya binecekken yeniden elinden tutup durdurdu onu, “Ne saçmalıyorsun sen? O kızın evindeki nişanlısı, elin oğlu olan sensin! Ne yapıyorsun Taylan iyi misin?”“Değilim! Oldu mu?” Taylan yüzünü buruşturdu, “Ayrıca ben onun patronuyum. Elin oğlu falan değilim!” kolunu kurtarıp, arabaya bindi ve hızla uzaklaştı oradan.
Serhan ise başını sinirle sallarken, “Aşık gerzek!” diye de bağırdı arkasından.***
İş yerinden aldığı adrese geldiğinde başını eğip, eve baktı. dört katlı bir apartmana benziyordu. O ilk katta oturuyordu. Hemen indi ve bahçeden dolanıp, kapının önüne gelerek zile bastı. Açılmayınca kaşları çatıldı.
“Ne bok yapıyorsunuz da açamıyorsunuz acaba? Hasta değil miydin sen?”
Bir daha bastı bu sefer Hilal yorgun bir şekilde açtı kapıyı ve “Taylan bey?” dedi şaşırarak.
“Merak ettim seni. Neden hemen açmadın kapıyı?” derken boğulacak gibiydi.
“Şey... Doğu lavabodaydı, bende zor kalktım... başım... dönüyor...” dedi ama ayakta duracak gibi değildi, elini kapıya dayadı.“Hilal! İyi misin?” kadın başını sadece sağa sola salladı ve gözleri hafifçe kaydı, Taylan bu sefer sesli bir şekilde bağırdı, “Hilal! Hilal iyi misin?” onu kollarına aldığı sırada elini alnına koydu. Alnı ateş gibiydi. “Lanet olsun yanıyorsun!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLIMDASIN * BELA SERİSİ I - FİNAL
RomanceSorunlu bir ailede büyüyen, aşka, kadınlara dahası bir kalpte oluşacak herhangi bir duyguya zerre inanmayan Serhan, başarılı olduğu kadar sert, öfkeli ve taviz vermeyen bir iş adamıydı. Gecelere dair her olayda adını duyuran, çapkın, ukala ve oldukç...