20. BÖLÜM - HER YER AŞK - FİNAL

11.2K 872 454
                                    

İKİZ KULELERE VEDA EDELİM Mİ?

Sabah Hilal, Yıldız ve Kayra erkenden düğün için alışverişe gitmişti. Kaan da kahvaltı için babasının evine gelmişti Serhan’la. Ve ikili kahvaltı sofrasındaki Kübra’ya hayretle bakıyorlardı.
Kübra kıkırtılarla mesajları okuyor, arada şaşırıyor ve “Deli ya,” deyip cevap veriyordu.


Kaan yüzünü buruşturup Serhan’a baktı ve “Neler oluyor?” diye sordu.
“Ne bileyim dayı ya, geçen hafta da çocuk bezi almış gelmiş. Niyeti bozmuş bu ben sana söyleyim. Çocuğumdan önce kardeşim olursa yemin ederim yakarım bu İstanbul’u.”

Kaan kısık sesli kahkaha atıp, fısıltıyla cevap verdi, “Sen olaya bak olaya, çocuğundan bir yaş büyük bir kardeşin olması daha berbat bir şey.” Sonra ablasına çevirdi bakışlarını, şuan gerçekten çok tatlı görünüyordu. O an içinden ‘İnşallah’ diye geçirdi. Ablasını uzun zamandır böyle mutlu görmemişti.

“Dayı,” dedi tedirginlikle Serhan. “Sence olabilir mi?”
Kaan yeniden ablasına bakıp, uyaran bir tavırla çevirdi bakışlarını yeğenine, “Olursa da bu sadece onu ilgilendirir Serhan. Sakın ola bir eşeklik yapıp, onun mutluluğunu bozmayın. O sizin mutluluğunuz için kendini harap etti yıllardır. Bu saatten sonra bırakın da kendi için çabalasın.”

“Ya dayı bir şey dediğimiz yok da ben yeniden üzülmesinden korkuyorum.”
Kaan yüzünü sıvazladı, “Merak etme, artık o kadar kolay değil. O zamanlar tekti. Ama artık yanında üç tane dağ gibi korumaları var. Hiçbir aklı başında olan adam onu üzmeye cesaret edemez.”
Serhan gülümsedi, “Sanırım haklısın.”

Kübra hanım son zeytini de ağzına atıp ayağa kalktığında o ana kadar ne giyindiğini görmeyen Kaan ile Serhan aynı anda ıslık çaldılar.
“Abla?”
“Anne?”
“Efendim?”
“Bu ne şıklık Kübra hanım?” dedi Serhan gözlerini kocaman açıp.

“Şey... Günlük kıyafetlerim,” diye mırıldandı üzerine bakarak. Tamam çok da tarzı değildi giydikleri ama bunları da dün severek almıştı. Hafif çan ekoseli bir mini etek, üzerine de oldukça şık bir gömlek giymişti. Takıları ise gerçekten çok klastı.
“Hayırdır anne, bu oldukça ‘şık’ günlük kıyafetlerle nereye böyle sabah sabah?” diye sordu Serhan arkasına yaslanıp, sırıtarak.

Kübra hanım yutkundu, “Şeye...”
“Manavadır,” dedi babası ağzına bir domates atarak. “Maşallah bostana döndü evimiz. Yakında benim dolaptan da domates çıkarsa şaşırmam.”

“Baba!” dedi Kübra inleyerek. “Ya güzeldi domates. Ondan aldım.”
“Kızım her gün domates mi alınır? Ayrıca o manavcıya söyle, evi bostana çevireceğine, alsın seni bostanın başına koysun. Valla ben bu yaştan sonra birde bunlarla uğraşamam.”

Serhan şaşkınlıkla dedesine bakarken, Kaan kahkaha atıyordu. Kübra ise utançtan yerin dibine girecekti. “Aşk olsun baba. Markete gidiyorum ben ayrıca, sadece markete. İki kilo domatesten adam çıkaran tek üçlü sizsiniz yemin ederim.”
“He he, bununda tansiyonu çıkıyordu hergün hastaneye gidiyordu. İki kiloymuş!”

Serhan öksürmeye başladı, “Bende kalp vardı o zamanlar dede.”
“Ebenin fışkı vardı. Biri domates sever, öbürü ev basar, diğeri hastaneleri ayağa kaldırır. Bir tane normali yok.”
Kaan “Benden başka,” dedi kendini beğenmiş bir şekilde.

“Seni almadım bile aralarına. Çünkü senin ne fışk yediğin belli değil!”
Kaan bu sefer kafasını sinirle kaşıyordu ki Kübra da çantasını alarak hızla çıktı evden. “Hayır, adam güzel domates yetiştiriyor, Allah Allah ya! Yerken iyiydi. Ayrıca kışlık konserve yapacağım ben!”

SAKLIMDASIN * BELA SERİSİ I - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin