uzun ve güzel bir bölüm sizlerle :)
Yenilmek değildi koyan bana,
Öldürmendi ikinci kez aynı kurşunla...
Yenilmek şerefti karşında,
Başımda öndeydi her cefana...
Ama kalbinde ölmek hiç yoktu hesapta...❤❤❤
Taylan deniz kenarına arabasını park edip, sinirle indi arabadan. Kaputa yaslanıp, karşısındaki denize bakarken içindeki acının adını biliyordu da, ilacının olmaması onu çaresiz bırakıyordu. Bugüne kadar kazanandı o, hiç kimseye yenilmemişti. Ne en güzel kadınlara, ne de en mükemmellerine... O hayatındaki en güzel bakışlı kadına yenilmişti, o yenilginin de sonunda onsuzlukla cezalandırılmıştı. Bu gece de o cezasını çekecekti... Uykusuzluk ve dinmeyen bir acıyla... Bitmeyen düşüncelerle, ‘acaba şimdi ne yapıyorlar?’ gibi kendi kendine bıçak saplayan, saçma sorularla... ve öyle de olmuştu...
*
Taylan ertesi gün iş yerine gitmek istemedi. Hilal’e mesaj çekip, rahatsız olduğunu ve evden çalışacağını söyledi. O kocaman yüzüğü yeniden kızın parmağında görmek istemiyordu. Gerçekten berbat bir gece ve ondan da kötü bir gün geçiriyordu. “Ben nasıl dayanacağım Allah’ım? Bana bir işaret gönder,” dedi koltuğunda uzanmış tavanı izlerken ve o anda çalan zille kaşlarını çatılmıştı. “Kim şimdi bu?” koltuktan kalkarken sinirle söyleniyordu.
Zil bir daha çalınca bu sefer bağırdı, “Tamam be geldim!” Kapıyı açıp da geleni görmesi ile donup kalmıştı. “Hilal?” dedi yutkunarak.
Hilal bir elinde dosyaları tutarken sağ elini havaya kaldırıp, adamın gözüne sokar gibi saçını düzeltti. Yüzük yoktu... “Birkaç imzalanması gereken evrak var. Bir de ben hastayken siz insanlık yapmıştınız, bende size çorba yapmaya geldim.”Taylan başını eğip gülümsedi. ‘Geldim, seninim’ demenin daha güzel bir şekli olamazdı her halde. “Hoşgeldin,” dedi kapıyı ardına kadar açıp, kıza yol vererek. O ‘Hoşgeldin’ kelimesi öyle bir çıkmıştı ki ağzından, içinde bin bir duygu gizliydi ve gözlerinde o gizlenmiş duyguların pırıltısı vardı.
“Hoşbuldum,” derken adamın ses tonunu taklit etti, sonra da kendini toparlayıp hemen savunmaya geçti. “Gerçi maşallahın var, bir şeyin de yok gibi ama...”
“Ben -öksürdü- çok fenayım ya. Ateşim demin kırk beşti de şimdi düştü.” -Yeniden öksürdü. “Bak öksürüyorum gördün mü?”Hilal gülmek istese de tuttu kendini, bu adamı az süründürmeden affedecek değildi. Sadece dünkü yanlış anlaşılmayı düzeltmek için gelmişti, yoksa merak ettiği falan yoktu (!) “Biraz daha gerçekçi olun bence,” dedi.
Çantasını boynundan çıkardı ve masaya koyup, etrafa bakındı. Ev siyah-gri ağırlıklıydı ama güzeldi. Tek katlı, fakat büyük bir evdi. Evin en çok kullanılan oturma alanı koca bir cam kapı ile bahçeye bağlanmıştı. Bahçedeki oturma alanı iki kademeliydi. Tahminen biri kış için biri de yaz için tasarlanmıştı. Oldukça zevkli bir dizayndı. Özellikle kış bahçesindeki büyüklü küçüklü teraryumlar çok güzeldi.
“Teraryumlar?” dedi eliyle gösterip, soru sorar gibi baktı adama.
Taylan kafasını kaşıdı, “Ben yaptım. Ben ve Serhan.”
“Çok güzelmiş. Değişik bir hobi.”Taylan kızın hala etrafına bakıp, evi incelediğini görünce elini beline koyup, “Neden buradasın Hilal?” diye sordu dayanamayarak.
“Hastasın. Çorba yapacağım.”Taylan başını salladı inanamıyormuş gibi, “İyi. Mutfak bu tarafta. Mantarlı yap bari çorbayı. Dolapta malzemeler var. Bir de buzdolabının üstünde bir iki restoranın kartı var,” dedi göz kırparak.
Hilal gözlerini kıstı, “Ne yani ben bir çorba yapamaz mıyım demek istiyorsun?”
“Yok!” dedi ellerini kaldırarak, “Asla. Hani yorulmak istemezsen dedim ben onu.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLIMDASIN * BELA SERİSİ I - FİNAL
RomanceSorunlu bir ailede büyüyen, aşka, kadınlara dahası bir kalpte oluşacak herhangi bir duyguya zerre inanmayan Serhan, başarılı olduğu kadar sert, öfkeli ve taviz vermeyen bir iş adamıydı. Gecelere dair her olayda adını duyuran, çapkın, ukala ve oldukç...