14.BÖLÜM - YARALARIMIN ADI SEN DEĞİLSİN

8.5K 848 169
                                    

Herkese merhabalar :) çok özlenmedi sanırım ama ben yine de şuraya bir bölüm atayım, akşam çayıyla, iyi gider. iyi geceler :)


❤❤❤

Aşk değildi beni parçalayan,


O yüzden gitmem aşkından.


Sen değildin beni yaralayan,


O yüzden kaçmam yanından.


Sen ve aşkın ilaç oldunuz bana,


Üstelik kanayan yaramı bile bilmeden.


Evet unutmuştum acılarımı,


Ama sen unutturmadın, o yaraları silensin yüreğimden...


Hilal erkenden işinin başındaydı. Aklı ablasındaydı ama Kaan'ın yanında da güvende olduğunu biliyordu ve nitekim Kaan erken saatte onu mesajla bilgilendirmiş hatta ablasının huzurla uyuyan bir fotoğrafını bile atmıştı.


"Of ya bugünün de programı amma yoğun," diyordu ki kendi kendine başına dikilen adamın gölgesi ile irkildi. Ama başını kaldırıp baktığında gördüğü şeyle gülme ile şaşkınlık arasında gidip geldi. "Taylan?" dedi başını 'bu ne hal?' der gibi sallayarak.


"Taylan bey, diyecektiniz her halde Hilal hanım. Malum iş yerindeyiz."


"Ah! Evet," dedi kadın alnına vurarak. "Taylan bey, bu kılık ne öyle?" son derece janti bir takım elbise giymişti. Fazla ağır ve resmiydi. Ki Taylan normalde takım elbise ile gelmezdi iş yerine. Gözünde siyah çerçeveli gözlükler vardı ve saçlarını yana doğru jilet gibi taramış, kirli sakalını kesmişti. Yüzü pürüzsüzdü ve her zaman taktığı sırt çantası yerine, elinde tuttuğu siyah resmi çanta onda çok eğreti duruyordu. Aslında bu hali bile fazla garipti.


"Ne varmış halimde Hilal hanım?" derken üstüne baktı dönerek.


Hilal bir an düşünüyormuş gibi yapıp "Şey olmuş..." dedi. Daha çok doğru kelimeyi bulmaya çalışıyor bir yandan da adamı süzüyordu, "Yani şey gibisiniz-"


"Tam evlenilecek erkek gibiyim, değil mi?" derken gülümseyerek parmağını şıplattı.


Hilal gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyor, kendini zor da olsa tutuyordu, "Yani daha çok süt çocuklarına benzemişsiniz."


Taylan kaşlarını çattı, "Ne demek yani? Yine mi olmadı? Bak," derken iç cebinden yüzük çıkardı. "Yüzükte aldım. Evlenecek misin benimle?" diye sordu.


Hilal başını kaldırıp, yüzüğe baktı. Oldukça sade, hilal şeklinde özel yapım bir pırlantaydı bu. Güldü. "Hımm... Ben size ılık sütlü filtre kahvenizle soğuk bir bardak su getireyim Taylan bey. Anlaşılan daha ayılmamışsınız."


"Ah! Hayır. Artık sade Türk kahvesi içiyorum." Sonra kalçasını masaya dayayıp, gözlüğünü çıkardı. Elinde gözlüğünü tutup, ciddi bir ifadeyle konuşmaya başladı. "Geleneklerime ve kültürüme bağlı olmaya karar verdim. Adetler önemli inanır mısınız Hilal hanım? Özümü buldum gelenek ve göreneklerimizde. Yani sevgililik, tek gecelik maceralar bunlar hep hayatı boşa harcamakmış. Ben önce o kızı istemek, sonra nişanlanmak, sonra kınalanmak, sonra da evlenip yuva kurmak için yaratıldığımı keşfettim. Tabi ki bununla beraber aralardaki küçük ayrıntıları es geçmedim. Gelin hamamıydı, nişan bohçasıydı-" diğer elindeki yüzüğü gösterdi, "Yüzüktü tüm ayrıntıları biliyorum."

SAKLIMDASIN * BELA SERİSİ I - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin