MİRAS

14 4 0
                                    

Ertesi gün Ülfet, Hülya adına Elçin'e telefon açtı. Hülya'nın konuşacak hali yoktu. Akşam yaşadıklarını da anlattı. Elçin çok üzülmüştü. "Özellikle annem Hülya ablayı göreceği için çok sevinecek" dedi. "Hülya ablayı kızı gibi sever. Ne zaman gelirsiniz?"
-Öğleden sonra. Hülya biraz toparlansın. Dün akşamın etkisinde hala.
Hülya zorla kahvaltı edip kahvesini içince biraz kendine gelmişti. Annesi Ülfet'in telefonundan aradı.
-Kızım neden telefonun kapalı? Meraktan öldüm. İyi ki Ülfet yanında da haberini alıyorum.
-Anneciğim kimseyle konuşacak durumda değilim. Ülfet'in yanımda olduğunu biliyorsun zaten.
-Tamam kızım, biliyorum ama biraz kendine gelmen lazım. Komşular seni görüp başsağlığı dilemek istiyorlar.
-Kimseyi görmek istemiyorum.
-Hülya kızım bak yanımda Nurten Hanım var. Bir dakka seninle konuşacak.
Hülya böyle emrivakilerden hiç hoşlanmıyordu.
-Hülya kızım, nasılsın? Başın sağ olsun yavrum!
-Teşekkürler Nurten Teyze.
-Bak, Bülent'te başsağlığı diliyor. Kendini çok üzme kızım. Seni özledik. En yakın zamanda görüşelim!
Hülya "İnşallah! Sağolun," deyip daha fazla konuşmasına müsaade etmeden telefonu kapattı. Ülfet iş ile ilgili bir kaç tekefon konuşması yaptı. Hülya istemeyerek yataktan kalkıp duşa girdi. Siyah bir pantolon ile siyah bir tişört giydi. Ülfet, tişörtünü zorla çıkarttı. Gardroptan krem ipek bir gömlek buldu. Üstüne de fırçayı da attı.
-Eski paçoz haline mi dönmek istiyorsun? Kötü görünerek, çirkin olarak daha çok acı çekemezsin. Sadece seni sevenleri üzersin.
Hülya sesini çıkarmadı.
-Şu haline bak. Pantolan bol geliyor. Çok zayıfladın. Kemer tak da düşmesin.
Hülya üç aydır ilk kez aynaya bu kadar bakıyordu. Gerçekten zayıflamıştı. Üstündekiler eğreti duruyordu. Siyah ince bir kemer alıp beline geçirdi. Gömleği de pantolonun üstüne çıkardı. Şimdi biraz görüntü düzelmişti. Yalıya vardıklarında Elçin onları bahçede karşıladı. Hülya'ya sıkı sıkı sarıldı. Hülya yine gözyaşlarını tutamadı. Gözyaşı seli içerde de devam etti. Hülya kayınvalidesine sarılıp sarılıp ağladı. Sonunda Ersin'in babası müdahale etmek zorunda kaldı.
-Hanım yeter artık. Kızımızın yüzünü biz de görelim.
Ayten Hanım bir iki adım geri çekildi.
-Hülyacığım çok zayıflamışsın. Yapma böyle kızım.
Ülfet aradığı fırsatı bulmuştu.
-Ayten teyzeciğim zorla bir iki yudum yiyiyor. Bütün gün yatakta ağlayıp duruyor. Ben de ne yapacağımı şaşırdım valla.
Hülya suçlu gibi başını eğmişti.
-Ama canım istemiyor.
Bu sefer Ahmet Bey araya girdi.
-Biliyorum kızım. Ersin'i çok seviyordun. O bizim de canımızdı. Ersin seni böyle görse çok üzülürdü. Kendini toparla.
Elçin Hülya’ya sarıldı.
-Ablacığım sözlerini tutsan iyi olur. Yoksa peşini bırakmazlar.
O sırada hizmetli çay-pasta servisi yaptı. Bir süre sessizlik oldu.
Ayten Hanım "Fazla bir şey yaptırmadım. Akşam yemeğinde beraberiz. İtiraz istemiyorum," dedi.Hülya da Ülfet de ses çıkaramamıştı. "Hadi afiyet olsun!
Hülya küçük bir kurabiyeyi zorla yedi. Çayını bitirdiğinde"Sizinle bir şey konuşmam gerek," dedi. Ayten Hanım şefkatle "Söyle kızım," dedi.
-Ben Ersin’den kalan her şeyi Elçin’e devretmek istiyorum. Ev hariç. Çünkü hep Ersin kapıdan girecekmiş gibi hissediyorum. O evden başka bir yerde yaşayamam.
Hepsi çok şaşırmıştı. En çok da Ülfet. Hülya’nın böyle bir şey yapacağı aklına gelmemişti. Bilseydi engel olurdu. Ahmet Bey babacan tavırla konuşmaya başladı.
-Bak kızım, o miras senin hakkın. Sen de bizim bir kızımızsın. Başın sıkıştığında önce bizi arayacaksın. Hiç duymamış olayım.
Ayten Hanım da kocasına katıldı.
-Ersin bunları duysa üzülürdü. Hepimize yetecek kadar paramız var.
Hülya yine ağlamaya başladı.
-Ersin olmadan hiç bir şeyin kıymeti yok.
Akşam geç saatlere kadar yalıda kaldılar. Bir ara Elçin Can adında bir erkek arkadaşı olduğunu söyledi. İzmir'den dönünce buluşmak ve detayları konuşmak için sözleştiler.

SAKIN UNUTMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin