İZMİR

10 2 1
                                        

O gece Hülya aynı kabusu görünce Ülfet, Hülya'nın odasında uyumaya karar verdi. Ertesi sabah evde kalan tek hizmetçiyle misafir odasındaki kanapeyi ittire kaktıra Hülya'nın odasına taşıdı. Gece yarısı yine Hülya'nın çığlığı ile uyandı. Hülya "Orada,orada," diye pencereyi gösteriyordu. Ülfet perdeye yansıyan bir gölge görür gibi oldu. Hızla kanepeden kalkıp pencereye koştu. Yatak odaları ikinci kattaydı. Sportmen biri kolayca bahçeye atlayabilirdi. Ama bahçede kimse görünmüyordu. Bu kadar kısa zamanda kimse kaybolamazdı. Hülya bana da hayal gördürecek diye düşündü.
-Kimse yok bitanem. Yine hayal görmüş olmalısın.
-Hayır, hayal değildi. Ersin'di, biliyorum.
Ülfet derin bir iç çekti.
-Ben gidip bir bardak süt getireyim. Uyumana yardımcı olur belki.
Ertesi gece kazasız belasız, hayaletsiz geçti. Çok yorulmuşlardı. O yorgunlukla hayalet mayalet görecek halleri kalmamıştı. Alışveriş, anne ziyareti, kuaför derken hızla zaman geçmiş, gün bitivermişti. Akşam yemeğini kıymalı makarna ile geçiştirdiler. Hülya villada çalışanların üçünü şirkete göndermişti. Evde kalabalık istemiyordu. Ersin ölldüğünden beri doğru dürüst yemek yememişti. Mutfakta yapılan çeşitte o yemeğince ikiye düşmüştü. Mutfaktaki iki görevli de izinli olunca Ülfet işe koyuldu. Makarna ve bolenoz sos şahane bir ziyafetti. Hülya ilk defa iştahla yedi. "Kıymalı makarnanın lezzetini adını söyleyemediğim pahalı, asortik yemeklere değişmem," dedi.Ülfet ağzındaki lokmayı yutmaya çalışarak başını salladı.
Ertesi sabah kapıdan çıkarken Hülya "Ülfet, İzmir için uçak bileti almadık. Nasıl yapacağız?" dedi.
Ülfet koca bavulu kapıdan zorla çıkarmaya çalışıyordu.
-Seni de anlamıyorum. Rahatlık mı batıyor ne. Çalışanların hepsine izin vermek de ne oluyor? Alt tarafı üç gece kalacağız.
Hülya soruya cevap vermek yerine "Bilet almadık, bilet," dedi. Ülfet bavulu kapıdan geçirmiş, rahatlamıştı.
-Canım, Hilal siz bavulunuzu alın gelin! Herseyi ben halledeceğim dedi ya.
-Şey, ama ayıp olmasın!
-O asistana boşuna mı para veriyor. Hadi bin arabaya da geç kalmayalım!
Yeni havaalanına gidene kadar Hülya başını pencereye koyup uyukladı Ülfet yanına aldığı dergileri karıştırdı. Arabayı park ederken elektrikli mobil araç yanlarına yaklaştı.
-Hülya Hanım, Ülfet Hanım bagajınızı alayım. Uçağa kadar ben size eşlik edeceğim.
İkisi de şaşkın şaşkın birbirine baktı. Aynı anda "teşekkür ederiz," dediler. Elektrikli araç yolcuların arasından süzülerek iç hatlar terminalinden girdi. 24. kapıya geldiklerinde görevliye bir kağıt uzattı. Görevli kağıda göz gezdirdi. Elindeki kaşeyi basıp geri verdi. Güvenlik görevlisi kapıyı açtı. Araba piste doğru süzüldü. Pistin sonundaki uçağın yanında durdu. Uçağın kuyruğunda Halbmond 1 yazıyordu. Ülfet güneş gözlüklerini çıkarıp yazıyı tekrar okudu.
-Vay be Hilal Hanım'ın özel uçağı mı varmış?
Hülya da ismi görmek için kafasını uzattı. Ülfet kadar şaşırmamıştı.
-Artık bütün zenginlerin uçağı var.
Ülfet arkadaşına şaşkın gözlerle baktı. Ersin'le evlenince bu hayatı ne kadar çabuk kanıksamıştı.
Hilal misafirlerini uçağın kapısında karşıladı. Karşılıklı koltuklara oturdular. İkram için bir hostes ayakta bekliyordu. Hülya uçağın modelini merak etti.
-FalconX tipi bir özel jet. En uzun menzilli özel uçaklardan. Türkiye'de Koç Grubunda bir tane varmış sanırım.
Ülfet "Vay, vay... Zenginlik böyle bir şey," dedi. Hostes servis yaptıktan sonra Hülya'nın gece kabuslarından bahsettiler. Hilal üzülmüştü.
-Senin için Nihal Sivaslı'dan bir randevu alırım. İstanbul'a dönünce seni görsün.
Ülfet "Şu meşhur terapistten mi? Duyduğuma göre bir yıl sonraya randevu veriyormuş. Bir arkadaşım gitmek istiyordu da, oradan biliyorum." dedi. Hilal gülümsedi.
-Beni kırmaz. Araya sıkıştırır.
-İki kitabını okudum. İkisi de şahaneydi.
Hülya sanki başkası için konuşuyorlarmış gibi ilgilenmiyor. Pencereden bulutları izliyordu.
Hilal, La Luna otelinin üst katını kapatmıştı. Kızlar odalara yerleşip dinlendikten sonra lobiye indiler. Hilal onları restoran kısmına götürdü. Kendileri için hazırlanmış masaya geldiklerinde Hülya bir adım geride durdu. Masada oturan iki erkek ayağa kalkmıştı. Hilal misafirlerini tanıştırdı. Eşim Ahmet, eski ortağımız Hans Mario Müller.

SAKIN UNUTMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin