Hülya gece yaşadıklarını düşünüp Elçin'le buluşmaya karar verdi. Ülfet'e belli etmese de Can konusunda o da şüpheliydi. Can'ın bir şeyler sakladığını düşünüyordu. Elçin güzel ama çok saftı. Yalanla doğruyu ayıracak tecrübesi yoktu. Kötülüklerden, entrikalardan, yalandan-dolandan uzak bir kabuğun içinde büyüyen meyve gibiydi. Ersin'in ölümü bu kabuğu çatlatmıştı. O çatlaktan içeri girmeye çalışan kurtlar olabilirdi. Belki de akşam gördüğü rüya(Rüya olduğundan pek emin değildi,) bir uyarıydı. Aynur Hanım'ın hazırladığı kahvaltıdan zorla bir kaç lokma yedi. Elçin'e telefon açtı. Bütün gün okulda olacağını öğrenince Üniversite'ye gitmenin en iyisi olacağını düşündü. Aynada kendisine baktı. Dağılmış saçları, şişmiş gözleriyle karşısında sanki başka biri duruyordu. Bu halde gidemezdi. Kendine olmasa da Ersin'e saygısından dimdik ve bakımlı görünmeliydi. Her zaman gittiği güzellik merkezini aradı. Cilt ve saç bakımı öğleye kadar biter, öğle yemeğini Elçin'le yiyebilirdi. Ersin'in yokluğundan beri ilk defa yalnız çıkacaktı. Telefonu çalınca gülümsedi. Ülfet arıyordu.
-Alo, Hülyacığım bir sorun yoktur umarım. Aklım hep sendeydi.
-Merak etme canım. Her şey yolunda. Cilt bakımına gidiyorum. Oradan da Elçin'i görmeye.
-Yalnız mı?
-Şirketten bir şoför çağırdım. O bırakacak.
-Dikkatli ol kuzum! Buna cesaret etmen çok olumlu ama yine de yalnız gitmene gönlüm razı değil.
-Her zaman yanımda olamazsın. Benim de çaba göstermem gerek.
-İşte benim arkadaşım. Dikkatli ol kuzum. Yarın akşam döneceğim. Kendine iyi bak!
-Sen de can arkadaşım.
Kampüs ilk bakışta okuldan çok tatil köyünü andırıyordu. Orman kenarında geniş bir araziye kurulmuştu. Görkemli kapının hemen yanındaki kulübeden, görevli arabanın yanına geldi. Tarayıcıyla arabanın altına baktı. Hülya kimliğini şoföre uzattı. Şoför arabanın camından görevliye verdi. Görevli kulübeye gidip döndü. Şoför geçici giriş kartını Hülya'ya uzattı. İşletme fakultesinin önünde inen Hülya şoföre iki saat sonra gelmesini söyledi. Elçin'i çıkış kapısında beklemeye karar verdi. Bir kaç dakika sonra bir grup genç neşeli gürültüyle merdivenlerde belirdi. Elçin'i görünce seslendi. Elçin duymadı. Elçin yanındaki gençle konuşmaya dalmıştı. Yanındaki genç Hülya'yı fark etmişti. Can'dan başkası değildi. Can merdivenlerde durdu. Elçin'e bir şeyler söyledi ve geri döndü. Elçin merdivenlerden çıkan Can'ın arkasından baktı. Önüne döndüğünde Hülya'yı fark etti. Koşar adımlarla gelip Hülya'a sarıldı.
-Ablacığım ne güzel bir sürpriz.
-Kuzum seni çok özledim. Kalkıp okulunu ziyaret edeyim dedim.
-İyi yapmışsın ablacığım. Seni harika bir yere götüreceğim. Hadi gel!
Elçin Hülya'nın elinden tutarak çekiştirdi. Binaların arasından geçirerek ağaçlık alana çıkardı. Çevrede tek tük gençler yürüyordu.
Ağaçların arasından Bungolova benzeyen bir yapı görünüyordu. Yanında mini gölet kıvrılarak uzanıyordu. Gölette bir kaç ördek, nilüferler vardı. Hülya şaşkınlıkla bakındı.
-Harika! Gizli bir cennet sanki.
Göletin yanındaki masalardan birine oturdular. Diğer masalarda daha çok orta yaşlılar vardı. Elçin Hülya'nın kulağına eğildi.
-Burasını daha çok hocalar tercih ediyor.
Hülya "Belli" dedi. Can'ı gördüğünden hiç bahsetmedi. Konuyu Elçin'in açmasını bekliyordu. Elçin içeri gidip siparişi verdi. Elinde küçük bir kutuyla geldi. Kutuyu masaya bıraktı.
-Ablacığım ne yazık ki self servis.
Masanın üzerinde duran kutuyu gösterdi.
-Sipariş hazır olduğunda alarm verecek. Ben de gidip alacağım.
Hülya kutuyu eline alıp inceledi.
-İlginçmiş. Akıllıca.
-Balık söyledim. Izgara palamutu çok iyi.
-Teşekkürler canım. Çok severim. Her şey yolunda mı Elçinciğim?
Elçin arkasına yaslandı. Gözlerinin içi gülüyordu.
-Her şey yolunda ablacığım. Can'la çok iyi gidiyor. Benimle ilgileniyor. Sevecen, düşünceli, şefkatli. -Sevindim kuzum.
-O da gelecekti ama işte bir sorun çıkmış. Acil çıkması gerekti.
-Öyle mi? Keşke onu da görseydim.
Hülya Can'ın kaçtığından emindi. Hülya'yı görünce bu acil işi uydurmuş olmalıydı?
-Ne iş yapıyor? Konuşamadık o gün.
-Bir şirketin ithalat-ihracat bölümünde. Biliyor musun Hülya Abla, işinden pek memnun değil. Bizim şirkette işe başlasa diyorum.
Tam o sırara kutu siren sesi çıkarmaya başlayınca Elçin kalktı. Hülya cevap vermekten kurtulmuştu. Elçin kutuyla beraber bungolava yürüdü. Hülya içinden bir oh çekti. Elçin'i kırmak istemiyordu. Yemekten sonra Elçin derse girdi. Hülya dekanla görüşmek istiyordu. Can hakkında bir şeyler öğrenmeliydi. Şansına dekan odasındaydı ve müsaitti. Dekan Hülya'yı görünce ayağa kalktı.
-Hülya Hanım kaybınız için çok üzgünüm. Ersin Bey'in ve Saner Holdingin kurumumuza katkıları büyük. Umarım böyle devam eder.
-Teşekkür ederim Cihangir Bey, bizi en zor günümüzde yalnız bırakmadınız. Sizden ufak bir ricam olacaktı.
-Ne demek Hülya Hanım, emir sayarım.
-Estağfurullah Cihangir Bey! Elçin'i kollamak artık benim görevim. Erkek arkadaşı var. Adı Can. Okul kütüphanesinde tanışmışlar. Anladığım kadarıyla öğrenciniz değil.
Cihangir Bey biraz düşündü.
-Sanırım şu misafir öğrenciden bahsediyorsunuz. Bir dakika...
Cihangir Bey bigisayarın klavyesinde bir şeyler yazdı.
-Hah, buldum. Can Noah. İMM adlı uluslararası bir şirketten misafir ögrenci olması için yüklü bir bağış yapmışlar. Senato kabul etmiş. Zaten parlak bir öğrenciymiş.
Hülya'nın kafasında soru işaretleri daha çok artmıştı. Kimdi bu Can Noah? Neden adına yüklü bir bağış yapılmıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKIN UNUTMA
RomanceSeramik kralı Ersin'le evlenip mutluluğa kavuşan Hülya'nın aldığı kötü haberle dünyası yıkılır. Ersin'in özel uçağı İngiltere yakınlarında düşmüş ve kazadan kurtulan olmamıştır. Ülfet üç aydır odasından çıkmayan Hülya'yı hayata döndürmeye kararlıdır.