17

525 75 84
                                    

O bir gökyüzüdü ancak gökyüzünün bir sürü yıldızı vardı.



Gözlerini benden kaçırışı o kadar hoş geliyordu ki, onun ifadesiz bakışlarının ilk defa yüzünden kayboluşunu görüyor ve bunu için bile mutlu oluyordum.

Saçlarına ilk defa şekil vermiş ve gözlerinin altına kapatıcı sürerek, acılarına perde örtmüştü.

O güzel görünüyordu, ve o güçlü görünüyordu.

Yapılı vücudu, durgun bakışları ve de naif sesiyle birlikte güven verici duruyor ve insanları kendine bir bakışta aşık edebiliyordu.

O Marduk'tu ve bende onun Zarbanit'i olmak istiyordum.

Kollarına sığınmak, güven duygusunu iliklerime kadar hissetmek istiyordum.

Bakışları saliseyle bana değerken ona ne kadar aşık olduğumu ve bir hafta içersinde, yüzüne, gözlerine ve sesine fazlasıyla hasret kaldığımı hissediyordum.

Beni kollarına sarışından, dudaklarını tenime deydirerek ay ışığında yok etmesinden sonra bir hafta geçmiş ve raporlu olma bahanesiyle tüm haftayı öylece evimde geçirmiştim.

Evde sıkılsamda, okula gelmekten korktuğum için evde kalmayı daha uygun bulmuştum.

O kadar korkmuştum ki,

İnsanların kınayan bakışlarından, aşkımı iğreltmelerinden ve de beni aşağılık bir insan gibi görmelerine katlanmaktan korkmuştum.

İnsanlar her zaman acımasız olurlardı ve hep bir kusur ararlardı başkalarında.

Güldüğüm zaman tatlı olma çabaları derler, üzgün olduğum zaman suratsız, itici derler, aşkı tattığım zaman ise aşkımla alay ederlerdi.

Aşkta bile kusur aramaları o kadar gülünçtü ki, bendrn kalbimin sınırlarını çizmemi isterlerdi.

Ne benden küçük olmalıydı, ne de yaşça büyük. Güzel olduğu zaman hak etmediğimi düşünürler, standartlara uymadığı zaman ise kendime yazık ettiğimi.

Fakat benim artık ne sınırlara uymama, ne de kalbime söz geçirmeme gücüm kalmamıştı.

O'nun küçücük bir tebessümünde bile hızlanan kalbim geç kaldığımı söylüyordu bana. Huzur veren kokusu gün geçtikçe beni kendine çekerken, paha biçilemez yüzü hayranlığımı arttırmaya devam ediyordu.

Benim onu unutmaya niyetim yoktu çünkü kalbim bile ay gökyüzüne çıktığında uykusuz kalıyordu.

Gözleri tekrar bana değerken derince bakmış ve yutkunmuştu zorlukla.

Ona ve yorgun gözlerine tebessüm ederken yavaşça, o gözlerini kırpıştırmış ve nereye bakacağını bilemezken kahvelerini sınıfın her bir köşesinde gezdirmişti.

Bu tavırları beni güldürürken sırıtmadan edememiştim. Hala gözlerim onun üzerindeyken dudaklarım kıvrılmış ve büyük bir sırıtış kplamıştı yüzümü.

"Sen söyle Jisoo, reşit olmamış ve senin yaşlarında bir genç ne gibi duygular hissetmeli gündelik hayatında?"

Elinde ki pisikoloji kitabını damarlı ellerinde kavrarken, adımlarını biraz önümde ki öğretmenler masasına doğru atmış ve kalçasını masaya yaslarken gözleriyle Jisooya taraf bakmıştı.

"Depresyona girmeli, çokça ağlamalı, deliler gibi gülmeli, sinirlendiği zaman bunu doruklarında yaşamalı, doğru aşkı aramalı bay Park. Bence benim yaşımda ki bi genç, hayatının en güzel dönemelrinde bu duyguları sonuna kadar tatmalı. Çünkü sorumlulukları olan bir birey olduğumzda herşey için geç olacak. "

 Dernière Etoilé, JenminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin