Gözlerimden hafifçe yaşlar süzülmüştü istemeden. Elimde değildi ne yazık ki. Sonunu bildiğim bir kitabı her okuduğumda defalarca aynı duyguyu tadan, sonumu bilen bir fani olarak ölümü her duyduğumda korkan biriydim ben.
Hatamı düzeltmek yerine üsteleyen, güvenmekten korktuğum insanlara defalarca inanan biriydim ve sonumun bir kuru papatya olarak bitmesi en acı duyguyken, harelerinde tutamazdım yaşlarımı.
Ben ölümden ve arkamda bir kaç değeri olan insanları bırakmaktan ölesiye korkardım.
Her ne kadar sızlasa da içim, şakınlığım acımın önüne geçiyordu.
Anlam veremiyordum. Yoonginin ve Jiminin bana gizli cümlelerle sonumu anlatma şekli içimde türlü düşüncelere yol açıyordu sürekli.
Karmaşık zihnimle birlikte yaşaran gözlerimi ellerimizden çekerken solgun yüzüne odakladım.
Gül yapraklarından bile daha naifti teni. Kızarmış sönük gözleri en güzel yıldızdı ve de Cennet kadar güzel kokuyordu o.
Cenneti her ne kadar bilmiyor olsamda, onun kokusunun cennetle yarışacağına yemin edebilirdim.
Gözlerimden sırayla yaşlar akmaya devam etti.
Buruk bakışlarımla gözlerimi gözlerinden başka hiç bir yere ayırmak istemeyerek baktım, çünkü biliyordum, eğer kayarsa bir daha asla tutamazdım yıldızını.
"Jimin."
Aynı şekilde onunda yaşları durmazken gözlerinden, derin bir nefes alarak boşta ki elini yanağıma çıkartarak okşamıştı şevkatle.
"Güzelim?"
Titrek sesiyle seslendiğinde, burukça gülümsemiştim.
Ondan ayrılmak acı verecekti. Henüz daha doyasıya içime çekmediğim kokusu kim bilir bir asır uzak duracaktı nefesimden.
"Ben bir bitki miyim yani?"
Şaşkınlığa karışık kısık sesimle soruyu yönelttiğimde başını yana büküp hala yanağımda duran eliyle burukça baktı gözlerime.
"Bir bitki değilsin Jennie, sen dünyaya hediye edilen tek ve en nadide papatyasın."
Sağ gözünden bir damla daha süzülürken, dolgun dudaklarından en güzel şekilde süzülüşünü seyrettim göz yaşının.
"Neden kuruyorum öyleyse?"
Gözlerini sorumla kaçırmak isterken üstelemiştim.
"Eşsiz bir papatyayı ne çürütür, neden çürür ki?"
Gözleri tekrar gözlerimi bulduğunda alt dudağını ısırmıştı kanatacak şekilde.
"Jimin?"
Sesi hala çıkmadığında, sarfetmeye cesaret edemediği kelimeleri dudaklarından dökmek istercesine elimi yanağına çıkartarak dudağının köşesine kadar okşamıştım tenini.
"Neden cevap vermiyorsun bana? Söyle lütfen. Az bir sürem kalmadı mı zaten?"
Sözlerimle acı içindeki gözlerinden art arda yaşlar dökülmeye devam ettiğinde, böyle deme der gibi baktı uzun bir süre. kendini toparlamak için gözlerini yummuş ve bir nefes daha çekmişti içine.
Bir süre öyle beklemiş ve konuşmuştu en sonunda.
"Yoongi ve senin birlikteliğin, onu da seni de çürütecekti."
Söylediği sözler duraksamama neden olurken anlamak için idrak etmeyi beklmeiştim.
Her bir kelime, bu gece yok edecekti beni ve ben kaldıramayacaktım fazlasını, biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dernière Etoilé, Jenmin
FanfictionVe sen gökyüzünü inleterek yeryüzüne düştüğün gün , ölü ruhunun gri külleri mezarımı süslemiş olacak. Park Jimin & Jennie Kim & Min Yoongi ©Zarbanit | 2020 | Temmuz