Küçük bir kır papatyası gökyüzünü seyrinde, sonsuza dek birlikte olacağız mavi derinliklerde
Asırlar boyu sürecek bu aşk ve her defasında kanatacak yaraları.
Küçük bir kesik aynı bir hançer gibi batacak kalbime, kesecek nefesimi.
Dayanamayacağım artık acıya.
Hiç bir zaman güçlü olmayan ben, bu defa yıkık hissedeceğim bedenimi.
Son defa.
Son defa hissedeceğim acıyı tamamen ruhumda.
Ve son defa göreceğim gülümseyişini,
Belki acıyla bakan gözlerini.
Ama biliyorum ki sonum olacaktı bu defa.
Ellerimi ,atışını bırakan kalbime doğru götürmek isterken duraksamak zorunda kalmıştım.
Çünkü farkettim ki, kalbim değil ruhum yaşamına son vermiş bir kuru daldan ibaretti o an.
Son bir yapraktı beni ayakta tutacak olan.
Acıyla gülümserken, günlerdir beni ayakta tutmakta zorlanan bacaklarıma indirdim gözlerimi.
Koyu tenim hiç olmayacağı kadar beyazdı bu defa.
Sanki üstüne kar dökülmüştü ve sanki üzerini ölüm örtmüştü.
Yaşam belki de en güzel nimetti biz insanlar için.
Nefes en güzel hediyeydi.
Kalp en güzel işkenceydi.
Gözlerimi etrafta parıldayan tonlarca yıldız üzerinde gezdirirken, yıldızlardan daha güzel olan tenine baktım sevdiğim adamın.
Morarmış gözleri, çatlamış dudakları, solgun teniyle bile fazlasıyla güzel görünüyordu.
Bedenine işlemiş bunca hasara rağmen, ruhu çok yüçlü duruyordu onun.
Sıkça gülmez, üzüldüğünü belli etmezdi çoğu zaman.
Elllerinde ki nasırlar, onun bu dünyaya verdiği gereksiz emeği gösterirken, dik duruşu hoşnut etmişti beni defalarca.
Nefesimin durduğunu hissederken, onun bu eşsiz güzelliğinin beni yok edeceğini düşünmüştüm istemeden.
Yorgun bakan yıldızları yüzümün her tarafını süzerken derin bir nefes alarak hafifçe gülümsemişti.
"Ne kadar güzeller değil mi?" demiştim kısık sesle, yüzünün her tarafını süzerken.
Gözlerini etrafa çevirerek derin bir nefes almış ve başıyla beni onaylamıştı sessizce.
"Öyle" diyerek mırıldanmıştı. Ceplerimde duran ellerimi çıkartarak onun boşta duran eline götürmüş ve birleştirmiştim ellerimizi.
Serin hava ve sert rüzgar yüzümü yalarken, bedenlerimizi sırılsıklam eden yağmuru bile takmamıştık o an.
Benim delicesine hoşlandığım, gökyüzünün göz yaşları onu rahatsız ederken, sımsıkı tuttuğum ellerimiz ve önümüzde ki parlak yıldızlardan başka bir şeye odaklanmak istemiyordu.
Ayağımın dibinde ki kum taneleri parmkalarımın arasına girerken, çıplak ayaklarımı daha çok dibe daldırmıştım.
Ne kadar komikti değil mi?
Kendimi nefesimin son anındaymış gibi hissederken bile ayaklarımı kumda ellerim ellerindeyken mutlu oluyordum.
Belki de son kez görecektim burayı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dernière Etoilé, Jenmin
FanfictionVe sen gökyüzünü inleterek yeryüzüne düştüğün gün , ölü ruhunun gri külleri mezarımı süslemiş olacak. Park Jimin & Jennie Kim & Min Yoongi ©Zarbanit | 2020 | Temmuz