Bölüm 3

386 118 55
                                    


Bugün gerçekten de bitmek bilmiyordu. Sonunda son derse girecektik. Eve gidip gitarıma kavuşmak istiyordum. Biraz huzur bulmaya ve düşünmeye ihtiyacım vardı...

O tokattan sonra herkesin gözü bendeydi. Bana bakıp gülenler ve fısıldaşma adı altında sesini duyduğum insanlar sabrımı taşırıyordu.

Takmayacağım diyordum ama gerçekten rahatsızlığım hat safhaya çıkmıştı artık. Sabırlı olmak zorundaydım. Çünkü yarın unutulup gidecek bir konu olur diye düşünüyordum. Ama Yiğit o kadar sabırlı değildi. Tahtanın önüne geçtiğinde ne yaptığını anlamamıştım.

"Sanırım tokat benden çok başkalarına koymuş. Söylesin de halledelim. Yeniyim diye uyum sağlamaya çalışmam gerekiyor ama sizde hiç yardımcı olmuyorsunuz. Uyum sağlamam herkes için en iyisi ama siz bilirsiniz."

Sesler kesilmişti. Yiğit'in sinirden damarları belirginleşmişti. Kendini zor tutuyor gibiydi.

"Uyum sağlamana gerek yok İstanbul'da başka okul mu yok birader git orda dayak ye. Bağcılar tam sana göre yolu tarif ederim sana buda sana son kıyağ...

Yiğit daha fazla kendini tutamamış ve yumruğunu Hakan'ın kaşına indirmişti. Hakan böyle bir şey beklemediği için yere yığılmıştı. Kendini toparlayıp Yiğit'e doğru bir hamle yapacakken Yiğit onun kolunu tuttu ve kafasıyla gözüne daldı. Hakan'ın arkadaşları olaya müdahale etmek istediler. Ama Çağan ve Alper'i hesaba katmadılar. Kavga büyümüştü. Ne yapacağımı bilemiyordum. Kızlar çığlık atıyorlardı. Olay alevlenmeden hocalar devreye girdi. Kavgaya karışan herkesi müdürün odasına götürdü.

Bugün kabus gibi bir türlü bitmiyordu. Son ders Almancaydı ve benim artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Çantamı ve ceketimi alıp hızla sınıftan çıktım.

Okuldan çıkmak istiyordum Ama güvenlik izin vermezdi. Önce rehberlik servisine gidip izin kağıdı aldım. Ve hızlıca okuldan çıktım. Kafam dağınık ve moralim bozukken gittiğim tepeye gitmeye karar verdim. Biraz uzaktı ama benim yürümeye de ihtiyacım vardı. O kadar dalgındım ki yürürken zaman kavramını unuttum. Sanki 5 dakika sürmemişti gelmem. Tepeye çıktım ve kollarımı açtım. Derin derin nefes aldım. Buna çok ihtiyacım vardı. Çünkü bazen insan nefes alamıyor sanki göğüs kafesi sıkışıyor. Bende bu durum sürekli oluyor. Artık nefes almak bile zor geliyor.

Ne kadar orda kaldım bilmıyorum ama hava kararmaya yakındı. Bu tepe de böyle işte zaman çok çabuk geçiyordu.

Çantamı aldım ve tepeden inmeye başladım. Ana caddeye çıkıp taksiye binecektim. Normalde olsa yürürdüm ama tüm gücümü buraya gelerek harcamıştım.

Biraz bekledikten sonra taksi geldi. Yol boyunca dışarıyı izledim. Küçük yağmur damlalarının camımı ıslatmasını...

Eve geldim. Yorgunluğumu belki sıcak bir duşla hafifletmeye umarak girdim banyoya. Kolumu bile kaldıracak gücüm yoktu. Bir süre sadece sıcak su bedenimden aşağıya doğru süzüldü. Oturdum ve hüngür hüngür ağladım. Annemin bunu bana yapmaya hakkı yoktu. Madem gitti tam gidecekti. Kalbimde de kalmayacaktı. Ruhumu bu kadar zedelemeyecekti.

Banyodan çıktıktan sonra bir tayt ve sweetimi üzerime geçirdim. Biraz daha iyiydim. Böyle yapmamam gerekiyordu. Kendime ancak ben yardım edebilirdim.
Bu çukurdan kendi başıma çıkmalıydım. Çünkü insan bu devirde kimseye güvenemiyor.

Bilgisayardan sevdiğim diziyi açtım. Uzun süredir izlememiştim. Telefonumu alıp babama mesaj atacaktım. Telefonumu elime aldığımda ne göreyim.

Yiğit: 20 cevapsız çağrı

Çağan: 12 cevapsız çağrı

Alper: 16 cevapsız çağrı

AYNI ÇIKMAZDAYIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin