Telefonu hemen cebime attım. Okuldan çıkmam ve eve gitmem gerekiyordu. Hem Aysel Teyze'nin yanına gitmem hem de eve uğramam gerekiyordu.
"Siz sınıfa geçin benim lavaboya gitmem lazım."
"Tamam biz geçiyoruz."
Onlar sınıfın yolunu alırken ben de lavaboya gittim. Bir şekilde okuldan çıkmam gerekiyordu. Zaten cüzdanım ve telefonum yanımdaydı. Çantam sınıfta kaldı sorun olmazdı. Lavaboya geçip saçımı toparlayıp yüzümü yıkadım. Yangın merdivenleri direk bahçeye çıkıyordu oradan da alçak olan duvardan atlayabilirdim. Son kez aynada olan görüntüme bakıp çıkacaktım ki içeriye Burcu girdi.
"Ya Şura sen geçen senelerde böyle belalı değildin ya."dedi alaycı bir ifadeyle.
"Bilmem belalı mı olmuşum?"
"Hem de baya."
"Önümde durma o zaman sanada bulaşmayayım."
Kapının önünde durmuş geçmemi engellemeye çalışıyordu.
"Geçersen sınıfa gideceğim."
"Bu aralar derse olan ilgin de göz dolduruyor."
"Ne olmuş sana bugün. Aptallığından eser yok. Atasözleri falan hiç senlik değil."
"Sandığından daha da akıllıyım."
"Umrumda değil çekil önümden."
Burcu'yu kenara itip lavabodan çıktım. Aklı sıra beni kışkırtmaya çalışıyordu. Şuan düşünmem gereken başka sorunlarım olduğundan dolayı Burcu'yu düşünemezdim.
Yangın merdivenlerin oraya geldim. Aşağıya bahçeye indim. Bahçede kantin malzemelerini getiren aracı görünce çok sevindim. Çünkü arka kapıdan geldiği için kapı açıktı. Kantinci ile konuşan adama ve çevreye baktım kimse yoktu. Hızlıca kapıdan çıkıp okuldan uzaklaştım. Koşar adım eve doğru gitmeye başladım. Koşar adım dediğime bakmayın baya bir koşuyordum. Sebebsiz yere içime düşen korkudan dolayı. Evin önüne gelip bahçedeki kapının şifresini girdim. Eve geldiğim zaman kapının açık olduğunu görünce hızlıca içeri girip odama çıktım. Kapıyı açmam ile birlikte annemin parfümünün kokusu burnuma geldi. Koku o kadar yoğundu ki bütün odayı dolduracak kadar.
Etraf darmadağın bir şekildeydi. Yerde kırılmış parfüm şişesi ve her zaman ki siyah not vardı. Eğilik kırık şişenin altındaki kağıdı elime aldım ve kağıtta yazanları okuyup altında yapıştırılmış şekilde duran annemin fotoğrafını aldım.
Anneni özlediğini düşündüğüm için odayı annene çevirdim. Tam anlamıyla ve tamamıyla.
Büyük Patron
Fotoğrafta yere oturmuş şekilde ağlayan annemin fotoğrafını görünce gözlerim doldu. İlk defa bu Büyük Patronun kim olduğunu düşündüm. Sahiden kimdi bu adam? Bir anda nasıl ortaya çıkmıştı? Benden ne istiyordu? Gerçek anlamda benden ne istiyordu çok merak ediyordum. Gözlerimden akan iki damla yaşı silip ayağı kalktım. Güçlü durmak zorundaydım.
Etraf baya dağınık durumdaydı. Biraz toparlayıp Aysel Teyze'nin bulunduğu hastaneye gitmem lazımdı. Yatağımın örtüsünü ve yerdeki kıyafetlerimi askıya astım. Etraf hala dağınıktı ama benim zamanım yoktu. Şuan herkese öfkeliydim. Büyük Patronun dediği gibiyse eğer annemi bu hale getiren babama. Üzerimize iftira atan Burcu ve ailesine bunlara inananlara. Hakanlara hatta bu durumlara inanan Yiğit'e bile.
Etrafı epeyce toplamıştım. Artık evden çıkmam gerekiyordu. Evde olanlar ve bu güvenlik sorununu biraz bekleyebilirdi.
Merdivenlerden indiğim sırada kapı çaldı. Bu saatte bize gelen kimse olmazdı ki. İnip kapı deliğinden baktığım da polis görmem üzerine kapıyı açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNI ÇIKMAZDAYIZ
Teen FictionÇıkmazda olanların kendinden bir parça bulacağı bir yer burası sınırları olmayan... Sahiden sınır nedir ki? Kim belirler? Amacı nedir? Kimin umrunda ki? Bu hikayede sınır yok çünkü bu hikayede katı düşüncelere sabit fikirlilere yer yok ! Bu hikaye...