7

14.7K 1.1K 1.1K
                                    

Midem acıyla yanıyordu. Karnım açlıktan kasılırken adeta bana yemek ye diye yalvarıyordu. Elimde tuttuğum kalemi sıraya bıraktım ve guruldayan karnıma götürdüm elimi. Sıkarak kendimce masaj yapmaya başladım. Beynim sürekli yemek düşündüğü için çözmeye çalıştığım matematik testime de odaklanamıyordum. Öğle arasındaydık. Sınıfta tek tük insan vardı. Ben de yemek yememek adına inmemiştim aşağıya. Ders çalışabilirim diye düşünmüştüm ancak böyle de hiç sağlıklı değildi.

Sıkıntıyla nefes verip başımı arkaya attım. Görmem gereken şey beyaz bir tavan olmalıydı. Evet, ancak gözlerime ilişen bir yüzdü. Bir anda gördüğüm yüzle yerimde zıplayıp yan sıraya kaydım.

"Sen kimsin be? Ne bakıyorsun bana öyle?"

Çocuk yutkundu. Onu ilk yakından gördüğüm için çıkaramamıştım fakat şimdi dikkatli bakınca tanıyordum. Son sınıftı. Adını bilmediğimden gözlerim yaka kartına ilişti.

Moonbin.

"Şey..." dedi konuşmaya girerek. Arkasına gizlediği sağ elini çıkarttı ve bana uzakttı. Bir tost vardı.

Yine mi?

Ayağa kalktım. "Sen de mi? Gerçekten dalga geçmek için kantine inip bana tost alıp sınıfımı bulup sonra da-"

"Motorun soğusun be kızım." diyerek sözümü kesince daha da sinirlenmiştim. Fakat bu sefer konuşmama izin vermedi.

"Al bunu. Sana yazan çocuk gönderdi. Anonimin işte. Otur ye. Açmışsın. Eğer yemezsen beni dövecek şerefsiz."

"Ne?" Şokla dudaklarım aralandı. Moonbin hâlâ ısrarla tostu bana uzatıyordu.

"Aç değilim." dedim kendimden emin şekilde. "O anonime yemeyeceğimi söyle."

Tam o sırada karnım büyük bir gürültüyle guruldadı.

Siktir ya.

Gerçekten mi?

"Bunlar tok olduğunun sinyalleri sanırım." dedi Moonbin dalga geçerek. Ardından tostu sırama bıraktı. Beni baştan aşağıya süzdükten sonra kaşları havalandı ve ellerini pantolonunun cebine sokarak gitmek adına yürümeye başladı.

"Dur!" dedim zar zor. Arkasını döndü yavaşça. Tek kaşı havadaydı.

"Tostu kimin gönderdiğini söylemeyeceksin değil mi?"

"Kusura bakma prenses. Dayak yemek istemiyorum."

Prenses?

Ben öylece kalakalmışken Moonbin dudaklarını büzüp kaşlarını kaldırdı. Ardından iki omzunu da silktikten sonra arkasını dönerek çıktı sınıftan.

"Prenses?" diye fısıldadım kendime. Bu sözcüğü bana mı demişti bu çocuk? Hem de böylesine tatlı bir çocuk? Neredeyse okulun en güzel fiziğine sahip olan çocuk?

Yerime oturdum. Tosta bakıp gülümsedim istemsizce. Yemeli miydim?

Yememeliydim.

Cebimden telefonumu çıkarttım. Bana yazan çocuğun engelini kaldırdım ve parmaklarımı klavyenin üzerinde dolaştırmaya başladım.

jennie: Kim sana bana tost gönder dedi? Bir daha böyle bir şey yapma.

singularity: Engelimiz kalkmış. Şimdi o sıranın üzerindeki tostu yersen bugünün ikinci güzel haberi olacak.

jennie: Kendimi zorlayıp iki gündür bir şey yemiyorum. Onu yersem oturup ağlarım.

singularity: Jennie saçmalamayı kes. Aç kalarak kilo veremezsin. Ayrıca ihtiyacın bile yok. İnsanların dediğini kafana takarsan her gün bir özelliğini değiştirmek zorunda kalırsın. Bu herkes için böyle. Önemli olan senin aynaya baktığında ne hissettiğin.

you shouldn't eat, taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin