Final.

13.7K 1K 1.3K
                                    

3 ay sonra

"Taehyung yemin ederim doydum. Patlayacağım şimdi."

"Tamam bu son."

Gözlerimi devirerek Taehyung'un çorbaya batırıp bana uzattığı kaşığı ağzıma alıp geri çekildim. Bugün üçüncü öğünümdü. Hastane yemekleri o kadar güzeldi ki insanın yedikçe yiyesi geliyordu.

"Mide bulantın var mı?" diye sordu Taehyung elindeki tepsiyi yanımda duran komodine bıraktıktan hemen sonra. Gözleri merakla beni tarıyordu.

"Üç aydır her yemek yedikten sonra bunu soruyorsun Taehyung." diye homurdandım ve yattığım yatakta biraz daha doğruldum. "Midem bulanmıyor. Hatta çok iyiyim. Bahçeye çıkıp koşu yarışı yapalım mı?"

Kıkırdadı Taehyung. "Dalga geçme benimle."

"Tamam o zaman sadece bahçeye çıkalım. Havalar da çoktan ısındı." Lütfen dercesine ona bakıyordum. Hastane odasında dura dura bunalmıştım. Bir taraflarım uyuşuyordu yatmaktan. Yürümeyi özlemiştim.

Taehyung emin olamadı. Dudaklarını büzüp düşünmeye başladı.

"Lütfen." dedim kibarca mırıldanarak. "Zaten yakında okula bile döneceğim. Bir tek sen bu kadar katısın."

"Çünkü hâlâ korkuyorum." dedi Taehyung birden. Gözleri titredi ansızın. "O gün, o yaşadıklarım gözümün önünden gitmiyor Jennie."

Derin bir nefes verip yatağıma sindim. "Tekrar anlatır mısın?"

Elini siyaha boyattığı saçlarından geçirdi. Evet, siyaha boyattığı saçlarından geçirdi. Ameliyattan sonra yaklaşık üç hafta uyanamamıştım. Gözlerimi ilk açtığımda onun kumral saçlarını görmeyi ummuştum ancak o değişiklik yaparak saçlarını siyaha boyatmıştı. Yakışmıyor dersem dünyanın en büyük yalanı olurdu. Dehşet verici gözüküyordu. Üniversiteyi kazanmıştı ve oradaki kızları hayal ettikçe kendimi yiyordum. Ama o buradaydı. Yanımdaydı. Üç ay boyunca her gün olduğu gibi.

"Sürekli bunu dinlemek istiyorsun." diye söylendi ve oturduğu sandalyede arkasına yaslandı. Eli elime dolanmıştı.

"Kalbin durmuştu." Gözlerini benden çekip boş duvara dikti. O günü görüyor gibiydi. "Öyle bağırıyorduk ki hastane yıkılacaktı sanki. Doktor daha fazla çaba göstermedi. Vazgeçti sandık. Devam etmesi adına cama vurduk. Öyle de yaptı. Hemşireye cihazı almasını söyledi. Eliyle kalp masajına devam etti. Meğer içinde kan birikmiş. Neredeyse boğulacakmışsın. Doktorun kalbine yumruk atmasıyla nefes alıp kustun hepsini. Yeniden ameliyata aldılar. Ondan sonrası ise mucize. Gün geçtikçe iyileştin. Besin takviyesi işe yaradı." Keskin gözleri buruklukla beni buldu. "30 kilo Jennie. 30 kiloya düşmüştün."

Başımı aşağıya eğdim. O zamanlara dair hatırladığım tek şey psikolojimin iyi olmadığıydı. Uyandığımdan beri psikologlardan yardım alıyordum ve şu an oldukça iyiydim. 48 kiloya çıkmıştım. Aynalarla barışıktım. Yemek yemek istiyordum. Her şey dozundaydı. Özel eğitmenlerle spor bile yapıyordum. Taehyung'un dediği doğruydu. Bu bir mucizeydi. Tanrı on dokuz yaşındaki küçük çocuğun gözlerindeki yaşlarla yalvarırcasına yaptığı dualarına cevap vermişti.

"Özür dilerim. Sizlere bunu yaşattığım için."

Başını hafif yana eğerek gülümsedi Taehyung. "Geride kaldı. Her şey geride kaldı." Eğildi ve alnımdan öptü. "E hadi o zaman." dedi geri çekildikten sonra. "Biraz hava alalım."

Sevinçle dikkatli olarak ayağa kalktım. Yürümek istesemde Taehyung beni zorla tekerlekli sandalyeye oturttu ve odadan çıktık. Artık ne seruma ihtiyacım vardı ne de besin takviyesine. Sadece bir hafta daha gözetim altında olacaktım. Sonra ise okula dönüp arkadaşlarıma kavuşacaktım. Jisoo, Lisa ve Rose... Hepsini o kadar özlemiştim ki. Her fırsatta yanıma geliyorlardı. Sayelerinde hastanenin kaldığım bölümünü oyun alanına çevirmiştik.

you shouldn't eat, taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin