O günün üzerinden birkaç yağmurlu gün geçmişti. Ben ise iyi hissetmiyordum. O gün kontrolüm dışı kustuktan sonra Taehyung ve Jisoo beni hastaneye götürmeye kalkışmışlardı lâkin zor da olsa onları vazgeçirmiştim. Hastaneye gidersem ailem öğrenecekti. Her şeyi öğreneceklerdi. Zorla besin takviyesi yapılacaktı ve ben en başa dönecektim. Bunu istemiyordum. Aslına bakarsak artık kusmak da istemiyordum. Bulunduğum ortamdan soyutlanmıştım. Kulaklarıma Taehyung'un o gün söylediği cümle doldu ansızın.
"Seni kaybetmek istemiyorum."
Neden? Neden aklımı karıştırıyordu? Neden belirsizlik içerisinde oynuyordu?
Boğazımdan gelen acı sıvıyla kendime geldim. Mide bulantısı veya öğürme yoktu ancak arada böyle sıvı yükseliyordu. O sıvı ise organlarımı yakıyor gibi hissediyordum. Çok su içtiğime veriyordum bu durumu.
Dersin ortasında birden öksürüklere boğuldum. Boğazım yırtılmıştı sanki. Her öksürdüğümde canımdan can gidiyormuş gibi hissediyordum.
"Jennie iyi misin?" Jisoo kalemini bırakıp elini sırtıma koydu.
Onu başımla onaylarken sağ elimi yumruk yapıp ağzıma götürdüm ve öksürmeye devam ettim.
"Su vereyim mi?" diye sordu Jisoo bu sefer sınıftaki birkaç yüz bize dönerken. İki yana salladım başımı. Konuşacak durumda değildim.
Tarih öğretmeninin de dikkatini çektiğimde öksürüğüm kesilmişti fakat ağzımda dolanan metalsi bir tat vardı. İğrençti. Öksürdüğüm elimi çekip belli etmeden baktım. Kan vardı. Resmen kan kusmuştum.
Jisoo gördüğü anda endişeyle çığlık attı ve ayağa kalktı. Elimi hemen sıranın altına sokup saklamaya çalıştım.
"Jennie. Jisoo. Neler oluyor?"
"Hocam Jennie'nin-"
"Önemli bir şey yok hocam." diye kestim Jisoo'yu ve ben de ayağa kalktım.
Şokla bana döndü Jisoo. "Nasıl önemli bir şey yok? Sen kafayı mı yedin?!"
"Jisoo lütfen." diye mırıldandım ona doğru sessizce. Ardından tekrar öğretmene baktım. Herkes bana odaklandığı için rahatsız hissetmiştim. "Hocam ben çok üşütmüşüm. Tuvalete kadar gidebilir miyim?"
Tarih öğretmeni kaşlarını çatıp "Tabii tabii." dedi ve sınıf kapısını bakışlarıyla işaret etti.
"Hocam ben de Jennie ile gidebilir miyim?"
"Gerek yok. Kendim gidebilirim."
Jisoo bana dönüp ağzını sinirle açacağı sırada tarih öğretmenimiz olan kadın arkasındaki duvara yaslandı. "Kızlar alt tarafı bir tuvalet meselesi. Dersimi böldüğünüzün farkında mısınız? Jennie hemen gidip gel. Jisoo sen de otur."
"Ama hocam-"
"Jisoo otur dedim."
Sağ elimi yumruk yaptım ve sol elimle onu saklamaya çalıştım. Başarılı da olmuştum. Sınıftan çıkmadan hemen önce Jisoo'ya bir bakış atmıştım. Eline telefonunu almış alelacele mesaj yazıyordu.
Kızlar tuvaletinin yolunu tutup girdim. İçeride kimse yoktu. Aynadan kendime bakmadan elimi yıkadım. Hiç durmadan arka arkaya yıkıyordum. Kusarken boğazımı zedelediğim için mi kan kusmuştum? Derin nefesler almama rağmen yetmedi oksijen. Nefessiz kaldım ve su hâlâ akmaya devam ediyorken lavabodan zar zor tutunup aynaya baktım.
Korkuyordum. Ailemin öğrenmesinden ayrı korkuyordum. En başa dönmek, bana yapılan o iğrenç muameleleri tekrar yaşamak ise benim kabusumdu. Ki hâlâ istediğim gibi değildim. Diğer kızlar gibi değildim. Ben hâlâ zayıflayamamıştım. Neden zayıflayamıyordum?
![](https://img.wattpad.com/cover/240275261-288-k990265.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you shouldn't eat, taennie
Fanfictionsingularity: Siktir et onları. singularity: Sen çok güzelsin. hayrankurgu #1