14

14.4K 1K 2.1K
                                        

"Taehyung! Taehyung! Taehyung!"

Kulak zarımı zorlayan tezahüratlar gittikçe artarken gözlerim sadece sahadaydı. Bugün adını sanını bilmediğim bir kolejle bizim okulun basket maçı vardı. Adını sanını bilmiyordum çünkü pek ilgim olduğu söylenemezdi. Adını soramayacak kadar da yorgundum ayrıca. Maç okul çıkışı yapılıyordu ve Jisoo'nun ısrarı üzerine okulda kalmıştık. Bizim okulda yapılıyordu. Kolejin öğrencileri ise karşımızdaki tribünü doldurmuşlardı.

"Kaptan Taehyung olmalıydı."

"Gerçekten Minjoon'dan daha iyi oynadığı belli. Koç kör mü?"

"Hadi be Taehyung! Bas be oğlum!"

"Taehyung bugün sahayı yıktı geçti yalnız."

Arkamda, önümde, sağımda ve solumda olan konuşmaların hepsi Taehyung ile ilgiliydi. Gerçekten çok güzel oynuyordu. Minjoon'un kaptan olmasına ben de anlam veremiyordum.

Karşı takımın bir oyuncusu diğer oyuncuya pas atacakken topu zıplayarak Taehyung kaptı. Topun Taehyung'un eline geçmesiyle de bizim tribündeki sesler yükselmişti. Taehyung karşısına çıkan üç adamı geçti. Bir anda durup potaya ve etrafına baktı. Potaya hâlâ uzaktı bu yüzden risk almak istememişti sanırım. Karşısına çıkan iri yarı bir çocuğu başkasına pas atıyormuş gibi yaparak geçmişti. Potaya ilerledi. Sağ eliyle tuttuğu topu kolunun altından sol eline aldı ve potaya gönderdi.

Basket.

Tribün gerçekten yıkılıyordu. Oturduğum yer bile sallanmaya başlamıştı. Herkes ayağa kalkmış bağırırken Jisoo'ya döndüm. O bile ayaktaydı. Taehyung sanki on senelik arkadaşıymış gibi tezahürat yapıyordu o da. Moonbin'in eli Jisoo'nun omzunda, Jisoo'nun eli Moonbin'in belindeydi. Komik geldikleri için gülmeye başladım.

"Oha. Oha. Oha."

Jisoo bana döndü bir anda şokla.

Kaşlarımı çattım. "Ne oldu?"

Moonbin'in kolunun altından çıkıp yerine oturdu. Gözleriyle sahayı işaret edip duruyordu. "Taehyung sana bakıyor. Yemin ederim sana bakıyor. Çabuk bak."

Sahaya döndüm. Anında Taehyung ile göz göze gelmiştik. Basket attığı için takım arkadaşları ona sarılırken gülümseyerek bana bakıyordu. O... Çok tatlıydı.

"Ya sana şu çocuk senden hoşlanıyor diyorum ve bana inanmıyorsun."

"Öyle değil." dedim tekrar Jisoo'ya dönerken. "Jisoo bilmediğin şeyler var."

"Nasıl?" diye sordu ciddi ruh hâline bürünerek.

"Bak bana birisi fake hesaptan yazıyor. Birkaç haftadır. Basketbol takımından olduğunu söyledi. Sen gelmeden önce senin gibi Taehyung'dan şüphelenip ona gittim ve sordum. Adımı bile bilmiyordu. Kısaca benden hoşlandığı falan yok. Hoşlansa adımı bilirdi."

"Mal bu çocuk." diye fısıldadı Jisoo bakışlarını yere eğerek. Çok kısık söylemişti.

"Ne?" diye sordum ona anlamamışçasına.

"Hiç." dedi ve gülümsedi.

"Şaşırmadın mı? Yani sana ilk defa söylüyorum. Biliyormuşsun gibi karşıladın."

"Ne? Saçmalama nereden bileceğim? Şaşırdım. Tabii ki şaşırdım. Yani... Nasıl tepki vereceğimi bilemedim bir anlığına."

Jisoo'nun yüzündeki mimikler sürekli değişirken onu süzdüm. Sanki bir tuhaflık vardı. Ne olduğunu anlayamadığım bir tuhaflık seziyordum.

you shouldn't eat, taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin