Medyayı açarak okumanızı öneriyorum. Eğer buna benzer bir şey yaşıyorsanız bu hastalığın sonucunun ölüm olduğunu lütfen unutmayın. Kimse sizden önemli değil. Kimsenin fikirleri de sizden önemli değil. Konuşmaya ihtiyacınız varsa ben hep buralardayım. Çekinmeden yazabilirsiniz. İyi okumalar dilerim.:)
Aradan günler geçmesine rağmen başım hâlâ zonkluyordu. Midem çalkalanıyor ve alkolü düşündükçe kusasım geliyordu. Hayatımda hiç alkol almamıştım. O gün birden şişeyi yarısına kadar tek nefeste dikince gerçekten çarpmıştı.
Ve en önemlisi...
Taehyung hayal değildi. Yani o geceyi Jisoo'nun anlattığına göre hayal değilmiş. Ben hiçbir şey hatırlamıyordum. Ne kustuğumu ne de Taehyung'u. Sanki hayatımdan o saat çıkarılmıştı. Hafızamda o zamana ait hiçbir görüntü yoktu.
Taehyung içeri girdiğinde çoktan kusmuş bir köşeye çökerek ağlıyormuşum. Ona sorduğum soru ise hayal olup olmadığıyla ilgiliymiş. Sonra beni kucağına alarak tuvaletten çıkartmış. Baygınmışım. Jisoo'yu bulduktan sonra taksi tutarak birlikte beni eve getirmişler. Taksiden iner inmez yine kusmuşum. Hâlimi hatırlamasam da hayal edebiliyordum.
Taehyung ailem yanlış anlar diye eve girmemiş. Jisoo beni eve bıraktıktan sonra geri dönmüş. Hem kendime, hem onlara hem de aileme zorluk çıkarmıştım. Bunların olmasını ben de istemiyordum. Aç kalmak, kusmak, geceleri ağlayarak uyumak istemiyordum. Hangi genç kız isterdi ki? Ancak hiçbir genç kız da benim yaşadığımı yaşamak istemezdi.
"Şunu da ye son." dedi Jisoo ağzıma bir kaşık pirinç sokmaya çalışırken.
Yüzümü buruşturarak geri çekildim. "Jisoo gerçekten doydum. Yemin ederim. Hem hâlâ midem bulanıyor. O günden sonra pek toparlanamadım."
Jisoo kaşığı sinirle tepsiye bıraktı ve bir hışımla bana döndü. "Hayatında hiç içki içmemiş birisi olarak o koca şişeyi ağzına dikersen böyle olur."
"Haklısın." Suçluluk duygusuyla mırıldanmıştım. Öğle arası yemekhaneye inmiştik. En arka ve en köşe masaya yerleşmiştik. Jisoo'ya doyduğumu yüz kere söylesem de hâlâ yemek yedirmeye çalışıyordu.
Elinin tepsideki kaşığa tekrar uzandığını gördüm.
"Jisoo gerçekten kaçarım!" dedim tehdit edercesine.
Pes edip arkasına yaslandı. "İyi. Tamam tamam."
Elimi tok karnıma attım ve yemekhanedeki insanları süzdüm. Sadece insanları süzdüm, kesinlikle gözlerim kumral saçların sahibini aramadı.
Kesinlikle.
"O gözlerinin fıldır fıldır Taehyung'u aradığına yemin edebilirim."
Jisoo'nun sesiyle gözlerimi kocaman açarak ona döndüm. "Ne?! Hayır. Ben sadece... Sadece kimler var diye bakıyordum."
"Tabii. Tabii. Ben de dünyaca ünlü Blackpink grubundan Kim Jisoo."
"O kim be?"
"Yuh Jennie. Bilmiyor musun gerçekten?"
"Medya ile pek aram yok." Omuz silkip önüme döndüm. Evet, gözlerim kumral saçları arıyordu. Sarı saçlara sahip uzun boylu kızı değil.
Lisa yakın arkadaşı Rose ile yüzlerindeki alaycı gülümsemesi eşliğinde yanımıza geldiler. Masamızın tam önünde durup bize bakmaya başladılar.
"Ne vardı?" diye sordu Jisoo kollarını göğsünde birleştirerek. Bıkmışçasına bakıyordu ikisine de.
"Biz de iyiyiz. Teşekkürler yeni kız." dedi Lisa ve Rose ile birlikte izin almadan masamıza yerleştiler. Jisoo gözlerini devirirken Lisa bana odaklandı.
![](https://img.wattpad.com/cover/240275261-288-k990265.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you shouldn't eat, taennie
Фанфикsingularity: Siktir et onları. singularity: Sen çok güzelsin. hayrankurgu #1