İyi okumalar. Bol bol yorum yapın lütfen.
Dersin o kadar sıkıcı geçmesine rağmen sınıftaki kişiler uyuklamıyor aksine zilin çalması için saniyeleri sayıyorlardı. Çünkü öğle arasına girecektik. Yemekhaneye inilecekti ve yemek yenecekti. Yine kaçmam gereken bir yer vardı ya da yemek yememek için bulmam gereken bir bahanem.
"Problemi kim çözmek ister?"
Matematik öğretmenin sorusu herkesin kalbine korku saldı. O korkuyu yok edip bizleri rahatlatan ise zil sesi oldu.
"Sonun zil. Sonunda öğle arası. Sonunda yemek."
Jisoo büyük bir mutlulukla ayağa fırladı. Bir nevi yaşasın demekti bu. Jisoo kadar yemek yemeyi seven bir insan daha görmemiştim. Ha bir de Rose vardı. Onu tanıdığım kadarıyla yemek konusunda Jisoo ile yarışırlardı. Yine de ikisi de oldukça fitti.
Öğrenciler ayaklanıp sınıftan çıkarken matematik hocası "Tahtadaki soru ev ödeviniz." demişti ancak onu kimse takmamıştı. Buna ben de dahildim. Öyle ki soruyu defterime geçirmemiştim bile.
Jisoo'nun aksine ruhsuz bir şekilde kalktım sıramdan. Somurtkan halimin onun hevesinin kursağında kalmasına neden oluyordu. Bunu biliyordum fakat yapacak bir şeyim yoktu. Yemek yemek istemiyordum.
Yemekhaneye inip sıraya girdik. Tepsimi olabildiğince salatayla kalabalık göstermeye çalışmıştım. Jisoo'nun gözleri ben de olduğu için bu zor olmuştu gerçi. Çünkü o sürekli "Bunu da koy. Bundan da koy." gibi cümleler söylemişti.
Tepsilerimizi alıp boş bir masaya yerleştik. Çok geçmeden yanımıza Lisa ve Rose'de ellerindeki tepsilerle gelmişlerdi.
"Geldi iyilik melekleri." diye homurdandı Jisoo iğneliyici bir tonda. Hâlâ kızgındı onlara. Geçerdi elbet öfkesi ama zamana ihtiyaç vardı.
"Kalbimi kırıyorsun Jisoo." dedi Rose önündeki tepsiye gömülürken. Kırk yıl aç kalmış gibi yemek yiyordu. Lisa ise benim gibi önündeki salatasıyla oynuyordu.
"İkinizde yemeğinizi yiyin beni sinir etmeyin." Jisoo'nun öfkeli sesi Lisa ve benim içindi.
Lisa tepsisinden başını kaldırdı. "Sen neden yemiyorsun?"
Bilmiyor muydu gerçekten?
Benim yerime Jisoo cevapladı Lisa'yı. "Bir deri bir kemik kaldı ama hâlâ zayıflamak istiyor."
Kaşlarımı çatarak Jisoo'ya döndüm. "Saçmalama. Bir deri bir kemik kaldığım falan yok. Hâlâ aynıyım."
"Asıl sen saçmalama. Kızım aşırı zayıfladın. Yüzün çökmüş. Ye şu yemeğini." dedi Lisa önümdeki tepsimi biraz daha bana iterek.
Gerçekten beni sinirlendiriyorlardı. Hepsi anlaşmış üzerime mi oynuyordu? Benim zayıfladığım falan yoktu.
Hepsi bana bakıyorken sadece salatamdan yemiştim. Akşam evde yiyeceğime dair yalanlar söylemiştim ama Jisoo kesinlikle inanmamıştı. Kendi tepsisinden de bazı yemekleri bana yedirmişti. Yine karnım çok doluydu ve bu berbattı. Kendimden nefret etmemi sağlıyordu.
Tepsileri yerine bırakıp kantine giderek kahve içmek adına anlaştık. Elimi karnıma götürdüm. Midemin boş olması lazımdı. Böyle iğrenç hissediyordum. On kilo almışım gibiydi.
"Siz gidip kahve alın. Ben hemen geliyorum."
"Nereye?" Arkamı dönüp gidecekken Rose sorusuyla durdurdu beni.
"Tuvalete. Hemen geleceğim."
Lisa ve Rose beni onaylayıp ilerlemeye başlarken Jisoo önce beni süzdü. Yüzümdeki mimikleri takip etti. Yalan olup olmadığını anlamaya çalışıyordu sanki.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
you shouldn't eat, taennie
Fanfictionsingularity: Siktir et onları. singularity: Sen çok güzelsin. hayrankurgu #1