İki düşman kabile; Jeon Kabilesi ve Kim kabilesi.
Birbirlerinden ölesiye nefret eden bu iki düşman ailenin sonu ne olacak bakalım...
Çiftler;
Taekook
Namjin
Yoonmin
Jungkook"un sabah ne demeye çalıştığını tam olarak anlamamıştım. Duvarda ki saate bakınca çoktan akşam olduğunu anlamıştım bile. Ben neye hazırlayacaktım, ne yapmam gerekiyordu hiç bir fikrim yoktu. Yatakta oturmuş, dizlerimi kendime çekmiştim. Çenemi dizime yaslayarak boş boş etrafa bakıyordum. Gerçekten artık çok sıkılmıştım.
Kapı açılmış ve içeri jungkook girmişti, yanıma gelerek elinde ki tepsiyi bana uzatıp yanıma uzanmıştı. Ben sessizce yemeğimi yerken, o ellerini başının altına koymuş ve gözlerini kapatmıştı. Yemeği bitirince tepsiyi masaya bırakıp tekrar yatağa döndüm. Yatakta uzanarak gözleri kapalı olan çocuğu izliyordum. Yapmak istemesem de, içimde ki omega yapmamı söylüyordu. Jungkook birden gözlerini açınca ellerim birbirine dolaşmıştı resmen. Sırt üstü uzanıp gözlerimi tavana diktim. Yataktan kıpırdanmış ve bana doğru dönmüştü. Ondan biraz uzaklaşarak boğazımı temizledim.
"Bana akşam için hazır ol demiştin.. ne yapacağız?"
Sırıtarak ellerini yüzüme atmış ve okşamıştı.
"Bugün biraz geç kaldık taehyung, yarına kaldı artık "
Başımı sallamış ve susmayı tercih etmiştim. Birden jungkook kollarını bedenime sardığında neye uğradığımı şaşırmıştım. Hızla elini itmiş ve ondan uzaklaşmıştım.
"Ne yaptığını zannediyorsun?!"
Tekrar ellerini belime atıp beni kendine çekerek daha sıkı sarılmıştı.
"Çok kötü bir gün geçirdim taehyung, bugünlük izin versen olmaz mı?"
Omuzlarından tutmuş ve onu itecek iken seslice inlemişti. Yatakta oturur pozisyona gelmiş ve onu da kaldırarak tek hamlede bluzunu çıkarmıştım. Sırtında ve omuzlarında gördüğüm derin pençe izleri ile gözlerim dolmuştu.
"N-ne oldu sana?! Kim yaptı bunu?!"
Kalbim deli gibi ağrımaya başlamıştı.
"Önemli değil taehyung, düşman kabileler ile küçük bir savaş...ama merak etme, biz kazandık "
Tebessüm etmişti, fakat canının deli gibi acıdığı belliydi. Yataktan kalkıp hızla odadan çıktım ve başka bir oda baktım. Benim odamın yanında bir oda daha vardı, hemen oraya girerek banyoya geçmiş ve dolaptan ilk yardım çantası alarak tekrar odama dönmüştüm. Jungkook"un meraklı gözleri kapıdaydı, belli ki beni bekliyordu. Yanına oturup çantayı açarak bir kaç krem çıkarmış ve jungkook"un yarasını temizlemiştim. Vücut kendi kendini iyileştirmeden yarasını temizledim ki mikrop kapmasın diye.
Neden ona yardım ediyordum bilmiyorum, sadece ona yardım etmek istiyordum. Son anda fark ettiğim, yüzünde kapanmak üzere olan yaraya baktım. Bu yara neden ona bu kadar yakışmıştı bilmiyorum, fakat bildiğim birşey varsa, o da jungkook"un çok yakışıklı olduğu. Yüzünde ki yara kapanmak üzere olduğu için orayı ellememiştim. Çantayı kapatıp yere bıraktım ve jungkook"a uzanması için yardım ettim. Ben bunları yaparken jungkook bir an olsun gözlerini gözlerimden ayırmamıştı. Rahatsız hissetmem gerekirdi fakat tam tersi hoşuma gitmiş ve utanmıştım.
Jungkook"un uzanmasını sağladığımda, bende yanına uzanmış ve ona arkamı dönerek gözlerimi kapatmıştım. Jungkook ellerini yine bedenime dolamış ve beni kendine çekerek burnunu enseme sürtmüştü. Konuşmuyor, sadece kokumu içine çekiyordu. Bugün nasıl sabah olacak bilmiyordum..
Gözlerimi mahveden güneşin ışığı ile gözlerimi aralamış ve sinirle yataktan kalkmıştım. Saate baktığımda çoktan öğlen sonu olduğunu görmüştüm. Ben saat 4 e kadar nasıl uyumuştum çok merak ediyordum.. Dün gece olanlar aklıma geldikçe kalp atışlarım hızlanıyor ve yanaklarım kızarıyordu. Hızla duşa girip odama geçerek üzerimi giyinmiştim. Havluyu saçıma atarak yavaşça saçlarımı kurutmaya başlamıştım. Kapı açılmış ve jungkook tebessüm ederek içeri girmişti.
"Günaydın uykucu omega, hazırsan çıkalım "
Ben jungkook"a şaşkınca bakarken o bileğimi kavramış ve beni arkasından sürüklüyordu. Evden çıktığımız zaman, uzun zamandır bu kadar net almadığım oksijen bütün ciğerlerimi doldurmuştu. Ben salak salak tebessüm ederek etrafı süzüyor ve temiz havayı içime çekiyordum. Jungkook ise elimi sıkıca kavramış beni yönlendirmişti. Bir süre daha yürüdükten sonra jungkook durmuş ve bana dönmüştü. Cebinden bir bez parçası çıkarıp tebessüm etti.
"Gözlerini bağlamam gerek "
Bir şey dememiş ve ona itaat ederek başımı olumlu anlamda sallamıştım. Arkama geçip gözlerimi bağladığında tekrar elimi kavramış ve yola devam etmişti. Uzun bir yürüyüşün ardından durmuştuk. Jungkook arkama geçmiş ve kulağıma fısıldamıştı.
"Burası benim özel alanım, buraya giren ilk kişisin"
Merakım daha çok artmıştı. Tebessüm etmiş ve jungkook"un bir an önce şu bez parçasını çıkarmasını beklemiştim. Jungkook gözlerimi açtığında, gözlerimi yavaşça aralamış ve etrafı süzmüştüm.
"Tanrım, burası cennet mi?.."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gördüğüm manzaralar ile buraya aşık olmuştum resmen. Jungkook önüme geçmiş ve ona bakmamı sağlamıştı. Yüzümü avuçlayarak tebessüm etmişti.
"Burası önceden annem ve bana aitti taehyung, ikimizin gizli yeriydi, şimdi ise o yok.. ve artık buranın ikimizin özel yeri olmasını istiyorum. "
Baş parmakları ile yanaklarımı okşamıştı, sonra sağ elini kalbimin üzerine koymuştu. Kalbim deli gibi atmaya başlarken içimde ki omegayı zor zap ediyordum.
"Taehyung, eşim olur musun, seni kendime mühürlememe izin verir misin?..."