Herkes Kim topraklarına geçmişti, bizi de akşam kutlama yemeğine davet etmişlerdi. Jungkook ilk başta gitmeyeceğini söyleyerek inat etmişti, fakat ben onu bir şekilde ikna etmiştim. Ben kendi odamda giyinirken Jungkook odama girmiş ve beni izlemeye başlamıştı. Bir an ona döndüm ve baştan aşağı onu süzdüm. Siyah takım elbise gitmişti ve bu ona çok yakışmıştı. Ben ise daha salaş olmuştum. Yırtık bir kot ve beyaz bluz giymiştim. Bir kaç adımda jungkook yanıma gelmiş ve elini belime atarak beni kendine çekmişti. Dudaklarını bir süre boynumda gezdirip geri çekilmişti.
"Çok güzel, çilek ve çikolata kokuyorsun taehyung"
Bende ona kollarımı dolayıp burnumu boynunda gezdirdim.
"Çok güzel, nane kokuyorsun alfa"
Sırıtmış ve biraz geri çekilerek dudaklarımı öpmüştü. Bende tebessüm ederek gözlerine bakmıştım. Artık ondan uzak durmak istemiyordum ve durmayacaktım da. Tamamen geri çekilip ayakkabımı giydim ve birlikte evden çıktık.
♧♧♧
Kim topraklarına girdiğimizde bir-kaç alfa dönüşmüş şekilde yanımıza gelerek bizi kokladı ve geri çekildiler. Jungkook elimi kavramış ve eve girmişti. Herkes çoktan masada oturmuş ve sohbete başlamıştı bile. Bizde jungkook ile yerlerimizi alarak sohbete dahil olmuştuk. Artık hiç birşey eskisi gibi değildi. Düşmanlık yoktu, nefret yoktu, savaş yoktu. Yerine mutlu insanlar vardı.
Yoongi hyung bugün onlarda kalmamız için ısrar etmişti. Jungkook ilk önce istemesede jimin için susmuş ve kalmayı kabul etmişti. Jimin yoongi hyung ile uyuyordu, Namjoon jin hyung ile uyuyordu, hoseok ise tek uyuyordu, diğer odalarda bugün gelen birkaç misafir vardı. Tek bir oda boştaydı ve onda da jungkook ile ben kalacaktım mecburen. Odamıza çıktık ve üzerimizi değiştirerek yatağa girdik. Jungkook birden kollarını bana dolamış ve beni kendine çekmişti. Ben şuan utançtan kıpkırmızı olmuşken jungkook pek etkilenmiş gibi durmuyordu, tam tersi sırıtıyordu.
Kendimi çok yorgun hissettiğim için bunun üzerinde pek durmamış ve kollarımı jungkook"a sararak burnumu yakan nane kokusunu içime çekip kendimi huzurlu uykunun kollarına bıraktım. Sabah gözlerimi araladığımda genişçe esneyip arkamda duran bedene dönmüştüm. Şuan o kadar masum ve güzel duruyordu ki.. tam öpülesi. Şişmiş suratı ve şişmiş dudakları ile tam bir şaheserdi. Ellerimi saçlarına atmış ve yavaşça okşamaya başlamıştım. Hafif yerinden kıpırdayınca elimi hızla geri çekecek iken bileğimi kavradı ve gözlerini açtı.
"Sana ait olan bir şeye dokunmaktan neden korkuyorsun?"
Bana ait olan?
"Sen.. bana ait değilsin?"
Oturur pozisyona geçmiş ve yüzümü elleri arasına alarak yüzüme yaklaşmıştı. Alnını alnıma yaslayarak derin bir nefes almıştı.
"Ben sana aitim, aynı şekilde sende bana aitsin taehyung, bunu hala anlayamadın mı? Biz sadece birbirimize ait olabiliriz, sen sadece bana ait olabilirsin."
Duyduğum şeyler ile utançtan kıpkırmızı olmuştum. Jungkook haklıydı, o bana, bende ona aittim, bize başkası haramdı. Biz birbirimiz için yaratılmıştık.
Jungkook ile aşağı indiğimizde herkesle beraber kahvaltı yapmıştık. Şimdi ise jungkook"u almış ve evden çıkmıştım. Ona kim topraklarını gezdirecektim. Ormanda el ele yürüyorduk, ben özlediğim bu ortamı izlerken Jungkook ise gözlerini benden ayırmıyordu. Ona dönüp kocaman tebessüm ettim.
"Seni şimdi çok özel bir yere götüreceğim"
Ne dediğimi daha anlamamış olacak ki gözlerimin içine bakıyordu. Birden onu sertçe çekip sürüklemeye başladım. Ben koşuyordum, onu da arkamdan koşturuyordum. Bir süre sonra ormanın derinliklerine varınsa karşımda duran üç katlı ağaç eve bakmış ve kocaman tebessüm etmiştim. Burayı ben tek başıma yapmıştım, onun içinde kendimle gurur duyuyordum.
Jungkook yaptığım ağaç eve şaşkınca bakıyordu.
"Taehyung, burası neresi?"
Tebessüm ederek ona dönmüştüm.
"Burayı ben yaptım jungkook, babam benim bu hayattaki tek sığınağımdı. O öldükten sonra da burayı yaptım. Artık burası benim sığınağım olmuştu, ağlamak istediğimde, mutlu olduğumda, yada dertleşmek istediğimde hep buraya gelirim. "
O sadece susmuş ve beni izlemişti. Sözümü bitirdiğimde bana sıkıca sarılmıştı.
"Keşke geçmişi değiştirebilseydim taehyung. Keşke hiç düşmanlık olmasaymış, şuan o düşmanlık olmasaydı babalarımız da yanımızda olurdu. "
Gerçekten çok üzgün görünüyordu, kollarımı ona sıkıca sardım ve sırtını sıvazladım.
"Herşey geçmişti kaldı artık jungkook, ben unuttum, sende unut"
Geri çekildim ve dudaklarına küçük ve masum bir öpücük bıraktım.
♧♧♧
Eve dönmüştük, jungkook şuan salonda sohbet eden kişilere ayak uydurarak sohbete dahil olmuştu. Bende mutfağa geçerek yemek hazırlayan jin ve jimin"e yardım etmiştim. Herşeyi hazırlamış ve masayı kurmuştuk. Herkes masaya gelmiş ve yerlerine oturmuştu. Jungkook da yanımda ki yerini almıştı. Herkes yemeğe başladığı için ortamda bir sessizlik vardı. Ben boğazımı temizleyerek konuşmaya başlamıştım. Herkes konuşmaya başladığımda dikkatlerini bana vermişlerdi. Söylediğim şeylerle herkes şok olmuştu. En çok da jungkook..
"Şey, ben birşey söylemek istemiştim. Yani şey, ben bir karar verdim. B-ben..jungkook"a mühürlenmek istiyorum..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TᕼE ᗩᒪᖴᗩ ¦𝔱𝔞𝔢𝔨𝔬𝔬𝔨¦
Fanfictionİki düşman kabile; Jeon Kabilesi ve Kim kabilesi. Birbirlerinden ölesiye nefret eden bu iki düşman ailenin sonu ne olacak bakalım... Çiftler; Taekook Namjin Yoonmin