Jungkook dün gece odama gelip kapıyı açmaya çalışmıştı. Tahmin ettiğim gibi yedek anahtarı vardı ve denemesine rağmen açamadı. Baya sinirlenmişti, sabaha kadar kapıyı yumruklayıp açmamı söylemişti. Beceremeyince pes etmiş ve gitmişti. Sabah uyandığımda banyoya gitmiş ve duş almıştım. Tekrar odama döndüğümde siyah dar bir pantolon, beyaz salaş bir gömlek gitmiştim. Gömleğin ilk 3 düğmesini açık bırakarak jungkook"un sonradan odama yolladığı aynanın karşısına geçtim.
Buraya ilk geldiğimde odada hiç bir şey yoktu ama jungkook şuan bütün odayı doldurmuştu. Aynanın karşısına geçerek saçımı kuruttum. Yüzüme biraz bakım yapıp, hafif de makyajla son rötuşlarımı halledince tamam olmuştum. Aynanın önünde duran bir kaç tane parfümünden her hangini birini alıp her yerime sıkmıştım. Kapının üzerinde olan anahtarı çevirerek kapıyı açmış odadan çıkmıştım.
Tam merdivenleri inecekken gözüme çarpan şey ile durup arkamı dönmüştüm. Jungkook dün gece odasına gitmemiş ve benim kapımın önünde uyuyakalmış. Şuan o kadar masum ve güzel duruyordu ki..onu öpmemek için kendimi zor tutuyordum. Bir kaç adımda yanına varmış ve tek dizimin üzerine çökerek daha yakından onu incelemiştim. Hafif yerinden kıpırdamış ve gözlerini aralamıştı. Yüzüme ciddi bir ifade takınmıştım. Tamamen kendine geldiğinde beni yeni fark etmişti. Elini belime atarak tek hamlede beni kendine çekmiş ve sıkıca sarılmıştı. Burnunu boynuma sürtüyor ve kokumu içine çekiyordu.
Ben ona dokunmadan sadece öyle bekliyordum. Bir süre sonra geri çekilince ayağa kalktım ve üzerimi düzelttim. O da benim gibi ayağa kalkarak bedenimi süzmüştü.
"Sen.. bugün çok farklı görünüyorsun, çok daha güzel, çok daha çekici, çok daha tahrik edici.."
Yutkunmuş ve bana yaklaşmaya başlamıştı ki elimi göğüsüne atarak onu durdurmuştum.
"Sakın daha fazla yaklaşma jungkook"
İlk defa hemen itaat ederek geri çekilmişti. Dudaklarını yiyerek başını öne eğmiş ve dolan gözlerini saklamıştı.
"Ben, ben özür dilerim taehyung, dün olanlar için. Öyle demek istememiştim.. sadece hani geçen sen öyle utanmış ve sinirli olunca gözüme çok tatlı gelmiştin, bende seninle biraz oyun oynamak istemiştim. Kötü bir niyetim yoktu yemin ederim"
Yemin ederken gözlerime bakmıştı beklenti ile. Biliyordum kötü bir niyetinin olmadığını, ama bu sefer de ben onunla oynayacaktım, burnunu biraz sürtecektim. Ona arkamı dönerek merdivenlere yöneldim.
"Çok acıktım, çabuk gel, yoksa seni beklemeden ben yemeğe başlarım "
Bir şey demesini beklemeden aşağı inip mutfağa girmiştim. Namjoon çoktan yerini almış ve kahve yudumlayarak bizi bekliyordu. Karşısına geçip masada duran sütümü aldım ve yavaşça içmeye başladım. Namjoon beni fark edince telefonu bırakmış ve tebessüm etmişti. Masada ona doğru eğilip sırıtmaya başlamıştım.
"Jin hyung ile nasıl gidiyor bakalım "
Yuh! Kocaman alfa şuan karşımda utancından kıpkırmızı olmuştu. Cidden bunlar ailece tuhaftı. Kahvesinden bir yudum daha alarak boğazını temizlemişti.
"Şey gayet iyi, bir kaç gün sonra lideri ile konuşacak ve bana mühürlenmek istediğini söyleyecek, tabi bende jungkook ile konuşmalıyım bu durumu. Biliyorsun, sonuçta liderimiz "
Tam cevap verecek iken jungkook içeri girmişti.
"Benimle konuşmak istediğin konu ne Namjoon?"
Yanıma oturup kahvesini aldı ve yudumlamaya başladı. Bana doğru denerek baş parmağını dudağımın üzerinde gezdirdi ve tebessüm ederek parmağını ağzına götürüp emmişti. Siktir dudağımda süt mü kalmıştı, ve jungkook o sütü silip emmiş miydi. Bu çocuk gerçekten kalbime iyi gelmiyor. Bakışları tekrar namjoon'u bulmuştu.
"Seni dinliyorum "
Başını masadan kaldırmadan yemek yiyordu fakat kulağının namjoon"da olduğundan eminim. Namjoon yerinde biraz daha toparlanıp ellerini masada birbirine kenetlemişti. Heyecanlı olduğu çok belliydi, jungkook ise onun aksine gayet sakin ve seksi bir şekilde yanımda oturuyordu. Evet seksi, tanrının bildiğini sizden saklayamam ya.
"Şey, jungkook.. Ben jin"i kendime mühürlemek istiyorum"
Jungkook"un çatal bıçak tutan elleri bir kaç saniye durmuştu. Başını yine de tabağından kaldırmamıştı. Sonra çatalında olan lokmayı ağzına atarak namjoon"a baktı.
"Bu kararından emin misin?"
Namjoon tereddüt bile etmeden 'evet' demişti. Jungkook başını sallayıp tebessüm etmişti.
"Çoktan jin"i gelinim olarak kabul etmiştim zaten "
Namjoon çok sevinmişti, çok heyecanlanmıştı. Bir an bana dönüp masada duran elimi tutatak ağzını oynatmış ve 'teşekkür ederim' demişti. Ben neden teşekkür ettiğini anlamamıştım. Yemeğe dönerek tabağımda ki yiyecekleri bitirmeye başladım.
Kahvaltı bittiğinde jungkook kahvesini alıp bahçeye çıkmıştı. Ben ve Namjoon ise masayı topluyorduk, hızmetlilere izin vermişlerdi bugün çünkü. Masayı toplarken aklıma gelen şey ile namjoon"a döndüm.
"Hey alfa, neden az önce bana teşekkür ettin?"
Namjoon tebessüm ederek elinde ki şeyleri bırakmış ve kalçasını tezgaha yaslayarak bana dönmüştü.
"Çünkü sen yokken jungkook böyle değildi, çok sinirli, kimseyi dinlemeyen, kendi bildiğini okuyan, kimseyle konuşmayan, inatçı liderin tekiydi. Jimin ve ben bile onunla konuşmaya çekinirdik. Hele ki sizin kabile hakkında en ufak bir şey duymaya bile katlanamazdı. Şimdi ise ben ona jin"i kendime mühürleyeceğimi söylediğim halde bir şey demeden onaylamıştı. Onu sen değiştirdin taehyung, sana karşı olan sevgisi, zaafı onu bu şekilde değiştirdi. O yüzden sana teşekkür ettim, iyi ki kardeşimin hayatına girdin, onu daha önce hiç gülerken görmemiştim biliyor musun? Fakat sen geldikten sonra gülmeyen çocuk kahkaha atmaya başladı. Ona çok iyi geldin taehyung, onu sakın bırakma olur mu?"
Duyduğum şeyler ile boğazım düğümlenmişti, jungkook gerçekten bana karşı bir şeyler mi hissediyordu?...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TᕼE ᗩᒪᖴᗩ ¦𝔱𝔞𝔢𝔨𝔬𝔬𝔨¦
Fanfictionİki düşman kabile; Jeon Kabilesi ve Kim kabilesi. Birbirlerinden ölesiye nefret eden bu iki düşman ailenin sonu ne olacak bakalım... Çiftler; Taekook Namjin Yoonmin