20. Bölüm Part 2

536 18 10
                                    

"Yani, bir şey bildiğini mi düşünüyorsun? Seninle ilgili?"

"Evet, Robyn. Bir şey biliyor. Benim hakkımda." Sırf Darker'dan önce öldürmek istemezsiniz, dediği için bu kanıya varmış olabilirim ama burada benden çok zaman geçirdiğinden ve daha çok bilgiye sahip olduğundan, bir şey bilebilir diye düşünüyorum. En azından benim, ailem hakkında. Veya Darker.

"Bu kadar küçük bir şeyden büyük bir sonuç çıkarmanı saçma buluyorum," diyor Percy. "Cidden, lafın gelişi söylemiş işte. Yalan söyleyebilir mi?"

Robyn sessiz kalırken volta atmaya devam ediyorum. Duruyorum ve Percy'ye dönüyorum. "Olabilir. Neden olmasın ki? Belki Benedict'ın arkadaşıdır?"

"Eğer öyle olsaydı," diyor Robyn ve iki elini omzuma yapıştırıyor. "Bize yardım etmezdi. Bu konuyu kapatalım, yarın konuşuruz. Şimdi uyumalıyız. Eğitimlerimiz yarın başlıyor, sabahın beşinde uyandıracaklarından hiç şüphem yok."

Gülüyorum ve yatağıma oturuyorum. Robyn ve Percy'ye iyi geceler dileyip uzanıyorum.

Gözlerimi yumuyorum.

Uyuyamıyorum, çünkü gözlerimi her kapattığımda Benedict'ın ve babamın beni aldatışı geçiyor gözümün önünden.

Hayır, o benim babam Emma... Herkese bu kadar çabuk güvenmemelisin güzelim.

Herkese bu kadar çabuk güvenmemelisin.

Ya Emma?

Gözlerimi açıyorum ve ayaklarımı yere salıyorum. Ellerimi incelerken iç geçiriyorum. Başımı kaldırıyorum. Robyn uyumuş, Percy tavanı izliyor. Gözlerini bana çevirirken, hafiften gülümsüyor.

"Ee, uyuyamadın mı Avatar?"

Gözlerimi alayla Percy'ye çeviriyorum. "Şu anda uyuyorum Percy."

Sırıtıyor ve yataktan kalkıyor. Kapıya doğru ilerlerken, omzunun üstünden bana bakıyor. "Gelmiyor musun?"

Ayağa kalkıyorum ve Percy'yi izliyorum. Beraber kapıdan çıkarken, etrafa göz gezdiriyorum. Kimse dışarıda değil ama yakılan ateşler hala yanıyor. Gökyüzünde yıldızlar o kadar fazla ki, elimi uzatığ yakalayabileceğimi sanıyorum.

"Nasılsın?" Percy nadir ifadesizliğiyle konuşuyor.

Uzun bir nefes çekiyorum içime. "İyiyim. Ya da değilim. Şu sıralar kafam çok karışık. Babam, Benedict, Linda... Ya sen?"

Omuzlarını silkiyor. "Bende. Linda'yı çok özledim. Umarım bir şey olmamıştır..." Bir süre duraksıyor. "Linda'yı kardeşim gibi severim." Kaşları çatılıyor. Başını elleri arasına alırken gözlerini kapıyor. "Kardeşim, Shaley. Tıpkı ona benziyorsun. Burnun bile. Dudakların. Gözlerin. Saçlarının, teninin rengi... Her şeyiniz aynı. Bu yüzden sana yakın olmak istedim. Linda'yı Shaley'nin yerine koydum, ama ona çok benziyorsun. Seni ilk gördüğüm zaman, seni sevmiştim. Tabi, o anlamda değil..."

Duyduklarım karşısında ağzım aralanıyor, bir şey, bir şeyler söylemek istiyorum. Öyle utanıyorum ki, beni sevdiğini düşündüğüm için.

"Sana karşı sorumlu hissediyorum kendimi. Artık, sende benim kardeşim sayılırsın. Sana her baktığımda onu görüyorum... Neyse."

Ondan özür dileme gereği duymuştum ama nedenini soracağını bildiğinden, susmayı tercih ettim.

Bu kadar aptal olduğumu bilmiyordum.

Ah, sırf bana yakın davrandı diye onun beni sevdiğini düşünmem tam bir saçmalıktı.

Genç AvatarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin