Yutkunuyorum ve arkamı dönüyorum. Robin daha iyi ve Tyler'la sarılıyorlar. Percy gülümseyerek onlara bakıyor. Tebessüm ediyorum.
"Evet," diyorum arkamı dönerek. "Size güveniyorum."
Emma gülümsüyor. "Harika! O zaman arkadaşlarını da al, bizimle gel."
"Tamam," gülümsemem sönüyor. Lanet olsun, bir kişi eksik.
Linda?
"Oh, hayır..." diye mırıldanıyorum ve Percy'nin yanına koşturuyorum. Bu kadar aptal olmamalıydık!
"Percy," diyorum nefes nefese. "Linda. Yok."
Percy'nin yüzü ciddileşirken yutkunuyor. Birkaç saniye sonra başını hayır anlamında sağa, sola sallamaya başlıyor. "Olamaz." Adeta fısıldıyor.
Tiz, büyük bir çığlık kopuyor. Hepimiz önce sesin geldiği yere, sonra birbirimize bakıyoruz ve oraya doğru koşuyoruz. Darker, Linda'yı, aynı Rosalinda'yı tuttuğu gibi tutuyor; pençelerini Linda'nın boğazına tutuyor.
Şimdi olmaz. Şimdi ölemez.
Adım adım yaklaşıyorum. "Bırak onu ," diyorum fısıldarcasına. "Bu ikimizin arasında. Onları karıştırma."
Tekrar kahkaha atarken, sanki vücudum tepki veriyor. "Onu bu işe ben bulaştırmadım, Avatar, sen yaptın," diyor ve ortadan kayboluyor.
Linda ile birlikte.
Ya onu öldürürse?
"Hayır!" Nefret dolu çığlığım boş odada yankılanırken bir duvarı yıkıyorum. "Seni lanetli yaratık!"
Percy titriyor. Bir duvardan destek alarak yavaşça yere oturuyor. Yanına çömelip tek elimi omzuna atıyorum ve başımı omzuna dayıyorum. "Onu kurtaracağım. Söz veriyorum." Yani umarım.
Percy başını sallıyor. Emma ve diğerleri de bizim kadar şaşkın ve üzgün görünüyor.
"Ben... Onu kurtarmalıyız. Bu sadece sizin sorumluluğunuz olmamalı. Element Kampı'nda, önemli olan her şeyi öğreneceksin, Avatar."
"Tamam." Ayağa kalkıyorum. Sağ elini Percy'ye uzatıyorum ve onun da kalkmasına yardımcı oluyorum. "Pekala, sizinle geliyoruz.
Robin başını kaldırıyor. Tyler'la bir köşede, sarılıyorlardı ve, büyük ihtimalle ağlıyorlardı. "Nereye?"
"Ah, evet..." Emma ona doğru ilerliyor. "Sende bir bükücüsün. Element Kampı'na gelebilirsin. Ama sen..." gözlerini Tyler'a çeviriyor. "Sen savaşçısın. Kampa, istesen de giremezsin. Hiçbir şekilde. Kampın bir güç kalkanı var. Element bükücüler ve Avatarlar dışında hiç kimse veya hiçbir şey giremez."
Tyler hayal kırıklığıyla yüzünü buruşturdu ve Robin'e baktı. "Üzgünüm," diye fısıldadı.
"Önemli değil," dedi Robin. "Seni istediğim zaman görebilirim." Emma'ya bakıyor. "Elbette," diyor Emma, başını sallayarak.
Tyler ve Robin ayağa kalkıyor. Birbirlerine bir süre sarılıyorlar. "O zaman," diyorum. "O zaman, Tyler, sen büyükbabam ve babamla kalmalısın. Bu arada," Emma'ya dönüyorum. "Onlara veda etmek istiyorum."
"Peki, ama çabuk olmalıyız. Kampa bir an önce gitmemiz gerekiyor."
Birlikte, ormana doğru ilerliyoruz.
***
"Ama, biz neden giremiyoruz? Seni orada yalnız bırakamam, Jane! Seni daha yeni bulmuşken hem de!"
Gülümsüyorum. "Baba, Emma ve arkadaşları gelecek şimdi. Onlar sana detaylarını anlatır. Ayrıca Darker'ı yenmemin tek yolu bu."
Babam dişlerini sıkıyor. O sırada Emma, gülümseyerek yanıma doğru geliyor. Babamı gördüğünde gülümsemesi düşüyor ve yerini, nefret dolu bir soğukluğa bırakıyor gözleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Avatar
FantasyO, tarihin şahit olduğu en güçlü Avatarlardan: Jane Parker. Dünya üzerinde, karanlıkla beslenen o korkunç öfke ile Avatarlar arasında yüzyıllardan beri süregelen; belki de bir gün dünyanın kaderini değiştirecek olan o müthiş savaş. Ancak, insanlığın...