21. Bölüm: "Ölmeleri Gerekiyor"

418 15 5
                                    

Darker ortadan kaybolduğunda, Jane'in bilinci de yerine gelmeye başlamıştı. Önce dizlerinin üstüne düştü, sonra yere yığıldı bedeni. Percy hızla Jane'in yanına koştu ve hareketsiz bedenini yerden uzaklaştırdı.

En yakındaki bir kulübeye girdi. Jane'in bedenini yatağa yatırdı nazikçe. Yatağın kenarına oturdu ve Jane'in yüzüne düşen altın saçlarını geriye itti. Yüzüne doğru biraz eğildi ve mırıldanmaya başladı (öpecek sandınız dimi pua).

"Jane... Kardeşim, uyan."

Ve Jane, uçuk mavi gözlerinden yavaş yavaş silinirken gözlerini açtı.

"Pe-Percy?" Fısıldıyorum. "Darker, o-"

"O," sözümü kesiyor. "Gitti. Daha doğrusu, kaçtı." Dudaklarının kenarları kıvrılırken gülümsememe engel olamıyorum. Gözlerimin önüne gelen ani görüntüyle yataktan fırlıyorum. "Büyükbabam, Tyler! Neredeler! Büyükbaba!"

Hızla dışarı çıkıyorum. İnsanlar yorgunluğunu belli etmek istercesine yerlere yığılmış, bazıları uyukluyor. Küçük, ağaçtan kulübeleri geçiyorum ve Emma'ya sesleniyorum. Burada tanıdığım tek kişi o ve büyük ihtimalle onların nerede olduğunu biliyor.

Sarışın bir çocuğa Emma'yı soruyorum. İlerideki, göl kıyısındaki kulübeyi işaret ediyor. Ağzımın içinde bir teşekkür geveleyip son hız o kulübeye doğru koşturuyorum.

Kapıyı yumrukluyorum, tekmeliyorum. Ya onları bulamazsam, ya bir şey olduysa diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Tam yumruğum havada, kapıya vuracakken siyah, kıvırcık saçlı bir kız üzgün ifadesiyle kapıyı açıyor ve bir şey demeden kenara çekiliyor. Bu yüz ifadesinden birçok şey anlayabiliyorum.

Öldüler.

Ölecekler.

Ölmeleri gerekiyor.

İçeride, büyükbabam ve Tyler'ı sandalyeye bağlı olarak buluyorum. Gözlerindeki ifadesizlik, hâlâ belirgin.

Onların yanına ilerlerken, Jack adında bir çocuk beni durduruyor. "Savaşta, gerçekten çok iyiydin Avatar. Darker kaçtı. İnsanlar eski haline döndü. Ama onlar..." Yutkunurken onlara bakıyor. "Ölmeliler."

Donuyorum. Ellerimi yumruk yapıyorum ve sakinleşmek için derin nefesler alıyorum. "Neden."

Bu bir soru değildi. Bilemiyorum, ağzımdan öylesine çıkmış bir kelimeydi. Diğer insanlar kurtulduysa, onlarında kurtulması gerekmez miydi?"

"Jack, Robin'i çağırır mısın?" diyor kapıyı açan kız. Jack başını sallıyor ve asık surat ifadesiyle dışarı çıkıyor.

"Size. Neden. Dedim." Her kelimenin üstüne basa basa söylüyorum. Hala bir cevap alamayınca, sinirden bağırmaya başlıyorum. Bağırmamla kulübe sallanıyor. "NEDEN EMMA! BANA CEVAP VERİN!" O sırada içeri ağlayarak Robin giriyor.

"Çünkü," diyor Emma, sesimi bastırmak istercesine. "Diğer insanlar, gözlerini gördüler. Tyler ve Jonathan, gözlerine bakamadılar. Şu an senin aşırı sinirlenmen, veya aşırı üzülmen gerekiyor. Jane, onlar şuan en yakın arkadaşın veya büyükbaban değil."

Bir süre büyükbabama bakıyorum. Emma'nın sesiyle gözlerimi ondan ayırabiliyorum. "Jane, bir şey yapmadan beklesek bile onlar içten içe ölüyorlar. Birkaç gün süremiz var, ya onlar acıyla ölecek, ya da acılarına biz son vereceğiz."

"Ya da," Robin Emma'nın sözünü kesiyor. Ağlamayı kesmiş, ama gözlerindeki endişe her geçen saniye daha da artıyor. "Senin sinirlenmen gerekiyor... Aslında- Her neyse."

Genç AvatarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin