17. Bölüm: "Gidiş"

613 28 27
                                    

"Neden yaptın?"

Benedict'ın yüzünde alaycı bir sırıtış belirirken yüz ifademi daha da sertleştiriyorum. Kafasını öne eğiyor ve fısıldar bir biçimde söyleniyor, "Sence neden?"

Cevap vermiyorum. Başını kaldırıp tam gözlerimin içine bakıyor. Gözlerinde hiçbir ifade yakalayamıyorum. "Dur ben söyleyeyim, sevgilim-"

"Eski, sevgilin." Kelimelerin üzerine basarak söylüyorum.

Başını sağa eğiyor. "Eski, sevgilim. Bana güvenmiyor."

Sinirli bir kahkaha atıyorum. Patlamaya hazır bir bomba gibi görünüyor. "Neden acaba? Dur ben söyleyeyim, eski sevgilim aslında benim düşmanımmış ve ben ona güvenmişim!"

"Ben senin düşmanın değilim!" diye patlıyor aniden. "Beni, seninle tehdit etti! Seninle! Kabul etmeyeceğimi mi sandın? Annem gibi senide kaybetse miydim Jane?!"

"Evet," diye mırıldanıyorum. "Bu daha az canımı yakardı."

Bir iki adım geriliyorum ve batmak üzere olan güneşe bakıyorum, gözlerimi kısarak. "Keşke seni hiç tanımasaydım." Bu sözler ne kadar canımı acıtsada, devam etmek zorunda hissediyorum kendimi. "O yüzden, hayatımdan, hayatımızdan defol git. Geriye hiçbir anı bırakmadan, sana ait hiçbir şey bırakmadan ormandan, şehirden, gerekirse ülkeden git. Seni bir daha göremeyeceğim bir yere."

Sonunda tüm enerjim tükendiğinde, ağaca yaskanarak yere oturuyorum. Dizlerimi başıma doğru çekiyorum ve başımı dizime yaslayarak gözlerimi kapatıyorum.

İki yanıma Linda ve Robyn diye tahmin ettiğim ikili oturuyor ve bana sıkıcı sarılıyorlar. Başımı kaldırıyorum ve ikiliye gülümsüyorum. Başımı hafifçe kaldırıp sağa doğru doğrulttuğumda Percy ile göz göze geliyorum. Gülüyorum ve bacaklarımı öne doğru uzatıyorum.

Percy yanıma geliyor ve elini omzuma koyarak biraz eğiliyor. "Ona ne yapmamı istersin?"

Dizlerimin üzerinde duran birbirine kenetlenmiş ellerime bakıyorum. "Bırak gitsin."

Başını sallıyo ve yerinde doğrulup Benedict'a dönüyor. Tek hareketle Benedict'ı toprak duvarlar arasından kurtarıyor, Benedict dengesini kaybedip sendeliyor. "Şimdi buradan defol." diyor Percy, Benedict onu ikiletmeden arkasını dönüyor ve koşarak gözden kayboluyor.

"Ben'in böyle yapacağını düşünmezdim," diyor Linda alt dudağını dişlerken.

Havadaki oksijeni içime çekiyorum ve kollarımı göğsümde kavuşturuyorum. "Hiçbirimiz beklemezdik," diyorum Linda'yı taklit eder gibi alt dudağımı dişliyorum.

"Ben beklerdim." Percy'nin bu sözü karşısında hepimiz ona ifadesizce bakmaya başlıyoruz. Percy 'ben masumum' der gibi iki elini havaya kaldırıyor ve sırayla hepimize bakıyor.

Evet, fark ettim. Percy benden hoşlanıyordu. Bunu etraftaki herkes anlamış olmalıydı herhalde. Ama Benedict... Ondan bekleyeceğim son şey olurdu, Darker'ın tarafında olmak. Beni seviyor muydu, o bile muammaydı. Gerçi, şuan ki duruma bakılacak olursak pekte önemli değil.

"Her neyse,"diyorum konuyu dağıtma çabasıyla ellerimi havada sallarken. "O ahmağı boşverin. Bugün kimin kim olduğunu öğrendik, değil mi?" Beni pür dikkat dinliyorlardı, devam ediyorum. "Başka bir şey yapalım, herhangi bir şey. Eğlenceli bir şey."

Herkes kaşlarını kaldırmış düşünürlerken onları süzüyorum. "Evet, aslında iyi fikir," diyor Robyn. "Lunapark'a gidebiliriz, ha?"

Hepimiz, "Evet!" diye bağırışırken gülüşüyoruz. "E, hadi o zaman, ne bekliyoruz?"

Genç AvatarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin