Ayrildiginda ona bakiyorum. Biraz utanmis gorunuyor. Yuzu kipkirmizi, yere bakarken "Seni seviyorum." diye mirildaniyor. Cevap veremiyorum.
Sonunda basini kaldirip bana bakiyor ve dudaklarini birbirine bastiriyor. Beni opmeden once ondan sadece biraz hoslandigimi saniyordum, ama simdi ondan gercekten hoslandigimi biliyorum.
Hala cevap vermeyince gozleri huzunlu bakiyor. "Ben o-ozur dilerim." diyor ve arkasini donuyor. Iki adim attiktan sonra ona sesleniyorum. "Benedict." Duruyor, ama arkasini donmuyor.
"Bende seni seviyorum."
Arkasini donuyor ve yavasca bana yaklasiyor. "Ne?"
"Bende seni-" cumlemi tamamlayamadan beni opuyor, bu sefer bende ona karsilik veriyorum.
Ayrildiginda gulumsuyoruz, bana sariliyor.
"Hadi artik donmeliyiz." Diyorum ve elini tutarak ilerliyorum.
Büyükbabami gördügümde elini birakiyorum, çünkü daha nasil bir tepki verecegini bilmiyorum. Benedict bana soran gözlerle bakiyor. "Büyükbabam." Diyorum anlamasi için ama anlamiyor. "Nasil tepki verecegini bilmiyorum.
Gülümsüyor. "Tamam. Ögrendigin zaman söyleriz, ha?"
"Ne-neyi?"
Dudaklarini büzüyor. "Seni öptügümü."
Gözlerimi büyütüp sessizce "Benedict!" diye bagiriyorum. Kahkahalarla gülerken herkes bize bakiyor, sonra umursamayip önlerine dönüyorlar. Benedict'a bakiyorum. Isaret parmagimi agzima götürürken susmasini isaret ediyorum. "Ya sus artik!"
"Tamam, tamam. Ama sana bir sey soylemeliyim."
"Neymis o?"
"Seni seviyorum." Kizardigimi görünce bu sefer kisa süreli bir kahkaha atiyor.
"Tamam bu sefer ciddiyim güzelim." Diyor ve ellerimi tutuyor. Ciddi bir ifade takinarak soruyor. "Prensesim olur musun?"
Soru karsisinda önce afalliyorum, sonra çikma teklifi ettigini anliyorum. "Evet." Diyorum aniden.
Gülümsemesi artarken bana sariliyor. Bende ona sarilarak yüzümü onun boynuna gömüyorum.
Ayrildigimizda alnimi onun alnina dayiyorum. Mavi gözlerine ilk kez bu kadar yakindan bakiyorum. Beni öptügünde gözlerim kapaliydi.
Beni öptügünde.
Hatirladikca gülümsememe engel olamiyorum. "Neye gülüyorsun, sevgilim?"
Sevgilim.
Daha çok gülümserken dudaginin kenarina kucuk bir opucuk konduruyorum. "Seni seviyorum." Diye mirildanip Robyn'in yanina gidiyorum. "Suyun altinda nefes alabiliyor musun?"
"Hayir."
"O zaman nasil..."
"Suyun altinda o kadar cok nasil mi durdum?" diyor ve bedenini bana dogru donduruyor. "Sualti Baloncugu."
"Sualti... Ne?" diye soruyor Tyler. "Sualti Baloncugu. Ayni oksijen tupu gibi. Bedenime gore Sualti Baloncugu'nu buyultup kucultebilirim. Oksijen tupu gibi. Ama brdenini de icine aliyor. Icindeki oksijen sinirli oldugu icin arada karaya cikmak zorunda kaldim. Ama sonunda seni buldum."
Gözlerimi deviriyorum. "Yeni bir hareket daha mi?"
Birden gozleri parliyor. "Sana bunu ogretmeliyim!" Diyor ve beni nehrin kenarina dogru çekistirmeye basliyor. "Kendim gelebilirdim!" Diye soylenip uzerimdeki tozlari silkeliyorum.
"Soylenmesene! Bak, cok eglenceli!" Diyerek sudan biraz aliyor, once kenarlari ileri dogru kivrimli bir dikdortgen yapip ikimizin onune dogru tutuyor. Sonra hizla uzerimize geldiginde onu bir baloncuga ceviriyor ve birlikte nehire -baloncugun icinde- daliyoruz.
"Aman Tanriiim!"
"Harika dememis miydim?"
"Aslinda tam olarak eglenceli dedin."
"Her neyse! Ikiside ayni anlamda zaten."
"Hayir degil."
"Umurumda da degil." Gülümsüyor ve bana biraz daha yaklasiyor. "Demek cikiyorsunuz."
"Ki-kim?"
"Sular benim kulagim demistim, hatirliyor musun?"
"Off." O zaman sadece havadayken bize huzur vardi. "Evet. Bunu kimseye..."
"Soylemem merak etme." Diyerek gulumsuyor.
"Tesekkurler. Hey! Konumuzdan saptik, bana bunu ogretmelisin."
Gozlerini kisiyor. Konuyu degistirdigim icin bozulmus olmali. "Peki. Oksijen de bitiyor olmali." Diyip hizla ayni baloncugun icinde, ayni noktaya iniyoruz. Nehrin hizli akintisina kapilmamisiz.
Tyler homurdaniyor. "Ben neden element bukemiyorum!"
Gulerek yanina gidiyorum ve yanagindan bir makas aliyorum. "Cunku sen element bukemiyorsun Tyler."
Sasirmis gibi yapiyor, ama aslinda sasirmiyor. "Ne?! Ciddi olamazsin! Ben element bukemiyorum demek! Hayir... Hayir buna inanmiyorum Jane!"
Herkes kahkahalarla gulerken Tyler'in yuzu dusuyor. "Hemen surat asma. Kimse burada profesyonel okcu degil, biliyorsun."
Aslinda profesyonel sayilmazdi ama buna karsi gogus kabartiyor. "Ben varim."
"Buyukbaba!" Ciddi olmaya calissam da olamiyorum ve tekrar kahkaha atiyorum. Tyler umursamiyor ve kendinin profesyonel okcu oldugunu dusunuyor. Belki de oyledir.
"Aslinda okculugu tamamladin desek yeridir. Karete ogrenmek ister misin?" diye soruyor buyukbabam. Cok ciddi bir ses tonuyla konussa da gulmemek icin dudaklarini birbirine bastiriyor. Tyler "Ninjutsu ogrenmek istiyorum." Dediginde buyukbabam sasiriyor. "Ama ninjutsu bilmiyorum?"
"O da senin sorunun." diyerek dil cikariyor. Bu cocugu tanimlayan kelime kesinlikle gerizekali olmali.
"Aah, her neyse!" diyor Benedict, ortami yumusatmak için.
Sessizlik oluyor. Buyuk bir sessizlik. Sonra bir ses duyuyorum, bir kadin sesi... Susan'in sesi;
"Yanlis yoldasiniz."
Biraz kısa oldu gibi, önceki bölümden 2 gün geçmiş, okunacaklarda azdı ama paylaşayım dedim .s Biliyorsunuz kiii okulların açılmasına az kaldı, liseye geçtiğim için çok fazla yazamam belki, affedin.
Son olaraak, 1K'ye az kaldı! Okuyan herkesin düşüncesini istiyorum lütfen. Yazma isteğim kalmıyor. Okuyan herkes yorum+vote yaparsa inanın çok mutlu olacağım. Şimdiden herkese çookk teşekkürler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Avatar
FantasíaO, tarihin şahit olduğu en güçlü Avatarlardan: Jane Parker. Dünya üzerinde, karanlıkla beslenen o korkunç öfke ile Avatarlar arasında yüzyıllardan beri süregelen; belki de bir gün dünyanın kaderini değiştirecek olan o müthiş savaş. Ancak, insanlığın...