1. Bölüm: "Seçilmiş Kişi"

6.2K 120 30
                                    

Uyanıyorum.

Terden sırılsıklamım, başım fena dönüyor ve midem çalkalanıyor. O sırada karavanın kapısı açılıyor ve büyükbabam elinde dolu bir balık kovasıyla içeri giriyor, yüzündeki gurur kendini pek bir belli ediyor. Ancak beni gördüğünde yüzündeki gülümseme siliniyor ve çılgın bir telaşa bürünüyor. Islak kovayı katlı merdivenin hemen yanına bırakıyor ve yatağımın yanında diz çöküyor.

"Tatlım, ne bu halin böyle? Gözlerindeki şu ifadeyi daha önce gördüğümü anımsamıyorum bile!" diye sırıtarak terli tişörtümü çekiştiriyor. Onun kadar mutlu olamasam da hafifçe bir gülümsemeden geri kalmıyorum. Yine de cevap vermem mümkün değil, tekrar yaşadığımı hissetmeye çalışıyorum.

Şakacı ruh halinden sıyrılıp az biraz ciddi gözlerini benim şaşkın gözlerime dikiyor. "E, anlat bakalım gözbebeğim. Neydi seni böylesine şaşkına çeviren?"

Ciğerlerimi temiz hava ve balık kokusuyla doldurup yanaklarımı ellerimle bir iki defa ovuşturuyorum. Yatağımın yanındaki mini buzdolabından aldığım bir şişe suyu kafama dikiyorum, kalanını başımdan aşağı boca ediyorum. Biraz daha kendime geldiğimi hissederken büyükbabamın narin gözleriyle hareketlerimi izlediğini fark ediyorum. Ona gördüğüm rüyayı hiçbir ayrıntısını atlamadan anlatıyorum, anlatıyorum, anlatıyorum... Siyah çelik kapıdan, birden beliren ve aynı şekilde kaybolan altın renkli eski anahtardan, masanın üzerindeki sembollerden ve gelip geçen ruhlardan bahsediyorum.

"En sonunda bir kadın duraksadı, ama o sıradan bir ruh değildi, bunu biliyorum, hissediyorum. Bana, 'Sen de bizdensin.' dedi ve işte beni bu halde buldun." Sözlerimin ortasında çatılan kaşları öyle belirgin ki, gözlerinin varlığını sorgulatıyor bana. Kafasını çevirirken oturduğu yerden kalkıp bir süre daha düşünüyor. Meraklanmadan edemiyorum, "Neden öyle bakıyorsun?"

Büyükbabamın yüzünü korkulu bir ciddiyet kaplamıştı, hiçbir şey söylemiyordu. En sonunda çatık kaşlarını düzeltiyor ama ciddiyetinden istifade etmeden derin bir nefes vererek yatağımın kenarına otururken umursamadan ıslak ellerimi kavrıyor.

"Jane, sana anlatacaklarım hiç hoşuna gitmeyecek. Beni dinle ve sadece bana güven, tamam mı?"

Başımla onaylıyorum.

Ama, tanrım, bir rüyayı bu kadar ciddiye bindirecek şey ne olabilir ki?

"Bunu söylemenin basit bir yolu yok." Kirli elbiseleriyle yatağıma oturmasına aldanmadım, balık kokulu elleriyle ellerimi avuçladığında bir şeylerin ciddi olduğunu anlamıştım.

"Ateşin keşfedildiği zamanlara dön torunum. Bu konuda her mitolojide farklı hikayeler anlatılır- hepsi de bir noktada doğruyu işaret eder. İnsanlar ateşi keşfetti ve onu kullanmaya başladılar. İnsanlığın gelişmesi adına ilk adım, değil mi? Tarih bunu böyle yazdı. Ama tarihin bile atladığı şeyler olabilir.

"İnsanlar sadece ateşi keşfetmedi; onu kullanmaya, yönetmeye de başladılar. Ama bu her baba yiğidin harcı değildi, tahmin edersin ki. Bunu başaranlar sayılı kişilerdi ve ne yazık ki işinin ehli de sayılmazlardı. Kıskançlıkları insanların bedenlerinde kanser gibi yayıldı, bulaşıcı hastalık gibi ondan ona sıçradı durdu. Tüm suçu şeytana yüklediler. 'Onlar şeytan,' dediler, 'şeytanın çocukları,' yalanlarını uydurdular, iftiralar attılar, büyücü damgası vurdular. İnsanları bilirsin, onları basitleştiren her şeyden kurtulmak isterler. Bu da aynen böyle oldu."

Genç AvatarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin