3

5.6K 528 986
                                    

Felix'in Anlatımından;

Karnım gurulduyordu. Dünden beri bir şey yememiştim, açlıktan ölmek üzereydim. Sızlanarak çıktım odadan. Changbin hyung da benim gibi hazırdı. Koltuğa oturmuş telefonuyla uğraşıyordu.

Dünkü söylediklerinden sonra ona biraz kırgındım ama sorun değildi. Sevgim her şeyin önüne geçiyordu.

Beni farkettiğinde ayağa kalktı. Her zamanki gibi siyah giyinmişti. Tek renkli şey beyaz teniydi. Ben ise ona zıt olarak oldukça renkliydim. Üzerimde sarı sweat, altımda dar beyaz yırtık pantolon ve kırmızı renkli bir kemer vardı.

Giydiğimiz şeyler ruhlarımızı ortaya seriyor gibiydi. O oldukça karanlık, ben ise gökkuşağı. Ona çok kez renk vermeyi denesem de beni hep itmişti. Ne ben onun karanlığına ulaşabilmiştim, ne de o benim renkli dünyama girebilmişti.

Açlığım aklıma gelince çekinerek ona baktım. Bir insan abisinden çekinmemeliydi ama aramızda normal bir abi-kardeş ilişkisi yoktu. O beni kardeşi olarak, ben de onu abim olarak görmüyordum. Onunkisi nefretten, benimki ise sevgidendi.

Ağzımı açtığım an da kızacak gibi duruyordu ve bana bağırmasından korkuyordum. Yetimhane yıllarımı hatırlıyordum bazen. Oldukça küçüktüm ama hatırlıyordum işte. Bazen bağırıp döver, bazen de karanlık bir odaya kapatırlardı. Karanlık korkum bu şekilde başlamıştı. Şimşeklerden de korkardım, bu konuda annem yani Bayan Seo bana oldukça yardımcı olmuştu.

"Kahvaltı edecek miyiz?"

"Okulda ederiz."

"Ama-"

Susmanı söyleyen tehditkâr bakışları korkan gözlerimi bulurken dudaklarımı birbirine bastırdım. Ama ben dışarda yiyemiyorum. Evet, böyle kötü bir huyum vardı. Dışardaki yiyeceklerden yiyemiyordum. Birkaç kez zehirlenince dışardan yemek yemeye korkar olmuştum ve böyle alışmıştım. Sanırım bugün aç kalacaktım.

Onu takip ederek şoför koltuğunun yanına oturdum. Sırt çantamı kucağıma koyarken telefonumu cebimden çıkardım. Annem arıyordu.

"Efendim anne?"

Changbin hyungun alaycıl gülüşünü duyduğumda dudağımı ısırdım. Her şeyin farkındaydım, ama elimden bir şey gelmiyordu. Böyle olmasını ben de istemezdim.

"Tatlım, nasılsın?"

"Biz iyiyiz, hyung ile okula gidiyoruz."

"Sana kötü davranıyor mu? Öyleyse söyle, ona kızayım."

"Anne lütfen saçmalama, beni üzüyorsun."

"Oh pekâlâ bebeğim, iyi dersler size. Derslerine çok çalış, tamam mı?"

"Tamam anne, hyunga söylemek istediğin bir şey var mı?"

"Görüşürüz Felix."

Telefonu suratıma kapattığında yüzümdeki şaşkın ifadeyi saklayamamıştım. Bir insan oğluna neden böyle davranırdı ki?

"S-selam söyledi hyung."

Yola bakmaya devam ederek kafasını salladı. "Suratına kapattı değil mi?" Bunu nasıl anlamıştı ki. Aptal Felix her şeyi belli ettin. Üzülecek şimdi.

"Hayır hyung, ben yanlışlıkla kap-"

"Bana yalan söyleme!"

Sesini yükseltmesi beni korkuturken kısık sesle özür diledim, ardından kafamı cama yasladım. Okul çokta uzak değildi, kısa bir süre içerisinde gelmiştik.

Hate or Love? | ChangLix ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin