Gözyaşlarım yanaklarımı ıslatırken ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Yanımda oturan Min Seo gördüklerimi tekrar tekrar hatırlatırken ağzımdan bir hıçkırık kaçmasına engel olamadım.
"O kadar da duygusal bir film değil Felix, bu kadar ağlama."
Her şeyden habersiz gülen Chan hyung beni daha fazla ağlatırken yüzüne bakamayarak eğdim kafamı. Changbin hyung elimden tutup beni karanlık sinema salonundan çıkarırken gözlerimi silmeye çalışıyordum.
"Ne olduğunu hemen anlatıyorsun."
Ağzımı açtığım sırada kelimeler yerine yeniden bir hıçkırık çıkmıştı. Kollarımı ona sıkıca dolarken saçlarımı okşuyor ve bazen kulağımın arkasını öpüyordu. Biraz daha ağlayıp rahatladıktan sonra yüzüne baktım. Benim için çok endişelenmiş duruyordu.
"H-hyung, ben gördüm."
"Ne gördün, bebeğim? Söyle hadi." İçime derin bir nefes çektikten sonra Changbin hyungun elini tuttum sıkıca.
"Onlar ö-öpüşüyordu." Kaşlarını çattıktan sonra aramızdaki ölüm sessizliğini bozarak kısık sesiyle kim olduğunu sordu. Korkarak çıktığımız salonu gösterdiğimde ayağa kalkacakken tuttum onu.
"Chan hyunga söyleyemeyiz, çok üzülür." Kafasını sallayarak yerine oturduğunda hızlı nefes alıp veriyordu. Sakin olması için elini tutarken soğuk olduklarını hissettim. Isıtmak amacıyla okşarken kafasını yere eğmişti.
"Ne yapacağız Felix? Göz göre göre kardeşimi aldatmasını izleyemem."
Sorgulamadan bana inanması hoşuma gitse de Chan hyunga çok üzülüyordum. Onu mutlu etmek için her şeyi yapıyordu.
"Nasıl gördüğünü anlat."
"Tuvalete gitmiştim, koridorun köşesinde bir erkekleydi. Arkadaşı olduğunu düşünsemde sonradan öpüşmeye başlayınca..ben.."
Ellerimle yüzümü kapatarak gelen bir ağlama krizini engellemeye çalışırken onun ne yaptığını göremiyordum.
"En yakın zamanda söylemeliyiz, bu böyle devam edemez. Evlenmeyi düşünüyorlar ve onların bir çocukları olacak."
Biraz daha olay hakkında konuştuktan sonra Chan ve Min Seo el ele yanımıza gelmişlerdi. Neden ağladığım hakkında birkaç yalan uydurmuş ve ona inandırdıktan sonra koca alışveriş merkezinden çıkmıştık.
El sallayarak uzaklaşan ikiliye gülümseyerek el salladıktan sonra arabaya binerek evin yolunu tuttuk. Sakin geçen dakikaların ardından eve gelmiştik. Kendini koltuğa atan Changbin'in ayak uçlarına oturarak ona baktım. Gözleri kapalıydı, eli de alnına yaslıydı.
"Başın mı ağrıyor?" Beni onayladığında vakit kaybetmeden baş ucuna geçtim ve ona masaj yapmaya başladım. "Ne yapacağız hyung? Chan hyung çok üzülecek."
"Bilmiyorum bebeğim. Ama o kızın Chan hyungla olmasına asla izin vermem."
"Hyung ortada bir bebek var, ikisinin bebeği."
Gözlerini açarak bana baktığında ağzımı kapatarak gözlerimi kaçırdım. Sinirli görünüyordu ve o sinirle beni kırması an meselesiydi.
"Şüpheleniyorduk." Ne demek istediğini anlamak için kaşlarımı çattığımda yattığı yerden doğruldu ve beni de yanına oturttu. "Jeongin ve ben aslında bir şeyler fark ediyorduk. Ama emin olmadan söylemek istemedik. Önce Jeongin tuhaf hareketleri olduğunu söyledi bana. Dikkat ettiğimde ben de fark etmiştim ama bunu tahmin etmiyordum."
"1 aydır bunu nasıl anlamadık ki? Kendimi çok kötü hissediyorum, ne yapacağız?"
"Söylemekten başka çaremiz yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hate or Love? | ChangLix ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | Seo Changbin, üvey kardeşi Seo Felix'den nefret ediyordu. ~ "Nefretin de aşkın bir parçası olduğunu biliyor muydun? Bizim kaderimiz birlikte yazıldı, Felix. Sana ulaşmak için önce zorlukları aşmam gerekiyordu, çünkü güzel olan her şey...