Felix'in Anlatımından;
"Hadi Felix, sadece bir kere."
Sabahtan beri peşimde dolanıp benden bir şeyler yapmamızı isteyen Changbin hyunga göz devirerek yerimden kalktım.
"Hayır, hyung."
"Hala hyung diyorsun. Sevgili olalı 1,5 yıl oldu ve sen hala hyung mu diyorsun? Bebeğim geçen gün bu konuda ne konuştuğumuzu hatırlıyorsun değil mi?"
Nasıl unuturum ki?
'Bana her 'hyung' demende bir istediğimi yapmak zorundasın.'
"Hatırlıyorum."
Beni tezgah ile arasına sıkıştırarak yüzünü boynuma gömdü. Hissettiğim öpücüklerle huylanarak geri çekilmeye çalıştım ama o bunu engelleyerek kendini bana bastırdı. Öptüğü yeri hafifçe emerek geri çekildikten sonra dudaklarıma bakarak dudaklarını yalamıştı.
"Ne istediğimi zaten biliyorsun, hm?"
"Ama hyung olmaz."
Bıkkın bir nefes verdikten sonra gözüme gelen saçlarımı nazik bir şekilde geriye itmişti. "Neden bebeğim? Aylardır çıkıyoruz ve öpüşmekten ileriye gidemedik. Seni zorlamak istemiyorum ama tam anlamıyla benim olmanı istiyorum. Anladın mı?"
Bir bakıma haklıydı. Er ya da geç olacaktı bu, bu yüzden kaçmanın anlamı olmadığını düşünerek kafamı salladım.
"Tamam, kabul ediyorum. Ama ben utanırım, dalga geçme tamam mı?"
Gülüp yanağımı sıktıktan sonra geriye çekilmişti. "Chan'lara gitmeye ne dersin?" Sevinçle el çırptım ve hızla kafamı salladım.
"Lütfen hyung, lütfen gidelim. Seungmin ve Chanmin'i çok özledim."
"Vazgeçtim, gitmiyoruz."
Boynuna sarılarak yanağını öptüm ve dudaklarımı büzdüm. Buna asla dayanamıyordu. "Yapma öyle." İnadına daha çok yaptığımda elleriyle yüzümü tutarak yanağımı ısırmıştı. Acıyla elinden kurtulmaya çalışırken ısırdığı yeri öpüyordu.
"Hyung, ne yaptın? Çok acıdı."
"Daha buna dayanamıyorsan, akşam ne yapacaksın?"
Gözlerimi kaçırarak ellerimle oynadım. "Çok mu acıyacak?" Tişörtümün yakasını yukarı çektikten sonra elimi tutmuştu.
"Olabildiğince yavaş olacağım."
Utanarak onu onayladıktan sonra üzerimizi giymek için odamıza çıktık. Seungmin ve Chan hyungu en son geçen ay görmüştüm. Biz görüştükten iki gün sonra küçük kızlarıyla birlikte tatile gitmiş ve daha dün gelmişlerdi.
6 aydır evliydiler. Farklı bir ülkede imzalarını atmışlardı. Hepimiz de onların yanında olup mutluluklarına seve seve şahitlik etmiştik.
"Felix, hazır mısın bebeğim?"
Biz hala aynıydık. Hala ben utanıp kaçıyordum ve o da bıkmadan kovalıyordu. Yakaladığında ise tüm yüzümü öpücüklere boğuyordu. Dediğim gibi biz aynıydık, değişen tek şey günden güne artan sevgimizdi.
"Hazırım, gidelim."
Elimi tuttuktan sonra birlikte evden çıkarak arabaya bindik. Kısa sürede çok da uzak olmaya sitenin otoparkına arabayı park edip binaya girmiştik. Changbin hyung yine boş durmayıp beni asansörde köşeye sıkıştırmış ve dudaklarımı öpüp geri bırakmıştı.
Zili çalıp açılmasını beklerken telefonuyla uğraşan Changbin'e baktım. Ne yaptığını soracağım sırada kapı açılmıştı.
"Aşkım!" Babasının kucağından üzerime atlayan küçük kızı kucağıma alarak içeri girdim. O yanaklarımı öperken ben kahkaha atıyordum. "Seni çok özledim aşkım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hate or Love? | ChangLix ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | Seo Changbin, üvey kardeşi Seo Felix'den nefret ediyordu. ~ "Nefretin de aşkın bir parçası olduğunu biliyor muydun? Bizim kaderimiz birlikte yazıldı, Felix. Sana ulaşmak için önce zorlukları aşmam gerekiyordu, çünkü güzel olan her şey...