Felix'in Anlatımından;
"Felix, söyle artık şunu. Sabrım taşmaya başladı."
Bana bağırmasıma karşın yutkunurken çenemi tutamamamın getirdiği pişmanlığı yaşıyordum. Anın etkisiyle bir şey itiraf edeceğimi söylemiştim ama bunu söylersem annesiyle arasını gerçekten ben bozacaktım.
"Hyung, bağırma lütfen. Özür dilerim söylemek istemiyorum."
Sakinleşmek adına derin bir nefes alarak az önce sinirlenerek kalktığı yere geri oturdu. "Bak Felix, aramızı yeni düzeltmişken tartışmak istemiyorum. Ne söyleyeceksen söyle ve kurtul. En fazla ne olabilir ki?"
"Bay Seo, senin gerçek baban değil."
Yüzündeki hafif gülümsemenin yerini donuk bir ifadeye bırakırken sakin olmaya çalışarak onu izledim. Çok fazla stres yaptığım için ellerim titriyordu, her an bayılabilirdim.
"Ne? Ne diyorsun sen? Annem bitti, sıra babama mı geldi?"
Gözlerimi sonuna kadar açarak baktım ona. Yine beni suçluyordu. "Hyung, kimseye iftira atmıyorum. Onları konuşurken duydum. Her neyse, ne desem inanmayacaksın. Özür dilerim." Diyerek eve girmek için arkamı döndüm. Ancak kolumdan tutulup durdurulmuştum. Gözleri dolu bakan bu çocuğa nasıl kırgın olabilirdim ki?
Kollarımı açarak gelmesini bekledim. Birkaç saniye bakarak kollarımın arasına girdiğinde onunla birlikte ağladım ben de. Ona hiçbir şekilde kıyamıyordum, bana ihtiyacı vardı. Benim ona olduğu gibi.
"Ağlama, dayanamıyorum. Lütfen.."
Dudakları arasından kaçan hıçkırık beynimde yankılanırken yumuşak saçlarının arasına küçük bir öpücük bıraktım. Birgünde çok fazla yakınlaşmıştık, hayallerim gerçek oluyordu. Ama bu şekilde olmasını istemiyordum. O kollarımda ağlarken ben bunun heyecanını yaşayamıyordum.
Biraz daha sakinleştiğinde beraber içeri girdik. Saat geç olduğu için direkt odaya çıkmıştık. Kötü görünüyordu, iki dakikada çökmüştü resmen. Onu böyle görmek istemiyordum, ama söylemeseydim de koca bir yalanla yaşamaya devam edecekti.
Bazen acıtsa bile gerçekler iyidir.
Onu yatağa yatırırdıktan sonra tekerlekli sandalyeye oturarak onu izledim. Gözlerini dikmiş beyaz tavana bakıyordu. Onu anlayamazdım, böyle bir şey yaşamamıştım. Ben de başka bir adama baba diyordum ama ikisi farklı şeylerdi.
"Nasıl öğrendin?"
Sulu gözlerini silerek kafasını bana çevirdi. Gözlerindeki acıyı görebiliyordum. "Sonra konuşuruz hyung, sen biraz uyu."
Ayağa kalktığımda elimi tutarak beni yatağa çekti. Oturur bir şekilde yatağa düşerken şaşkınlıkla baktım ona. Kalbime indireceksin Seo Changbin.
"Aşağıda söylediklerim için özür dilerim. Biliyorum, seni çok kırıyorum. Ama inanmak istemedim, sinirlendim, kırıldım, üzüldüm. Tüm duyguları yaşadım o an. Şimdi lütfen her şeyi anlat."
Kafamı sallayarak derin bir nefes aldım. Zorlansam da anlatmaya başladım, böyle bir şeyi söylemek kolay değildi.
"Bunca zaman sana söylemediğim için lütfen kızma bana. Söyleyemedim hyung, özür dilerim."
Yanağımı okşayarak gülümsedi, ağlayacaktım sanırım. Neden bu kadar güzelsin sen?
"Geçen sene, sen buraya geldikten sonra onları konuşurken duydum. Aslında dinlemeyecektim, böyle bir alışkanlığım yok. Fakat senin adın geçince merak ettim. Bayan Seo, gittikçe gerçek babana benzediğini ve bu yüzden s-seni sevmediğini söyledi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hate or Love? | ChangLix ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | Seo Changbin, üvey kardeşi Seo Felix'den nefret ediyordu. ~ "Nefretin de aşkın bir parçası olduğunu biliyor muydun? Bizim kaderimiz birlikte yazıldı, Felix. Sana ulaşmak için önce zorlukları aşmam gerekiyordu, çünkü güzel olan her şey...