"Ben yemekhaneye gidiyordum, aslında gitmeyecektim ama Jisung ve Jeongin ısrar etmişti. Onlara tuvalete gidip yanlarına geleceğimi söyledim." Derin bir nefes alıp devam etti.
"Duvardaki tablolara bakıyordum ve birden birisi beni duvara itti. Siyah saçlı olan bana saçma şeyler söyledi ve ben de sinirlenip tekme attım. Diğeri de üzerime gelince ona da yumruk attım. Bir kişi daha vardı aslında ama onu sonradan göremedim. Daha sonra senin arkadaşlarından biri tuttu beni."
Onu tutan Chan hyung olmalıydı. "Dong Hyun sana ne dedi?" Kimden bahsettiğimi anlamıştı. "Yeni olup olmadığımı sordu. Benim gibi bir güzeli unutmak için aptal olmak gerekiyormuş."
Yumruklarımı sıkarak devam etmesini bekledim. "Sen ne dedin?"
"Aptal olduğunu anlaman için aynaya bakman yeterli dedim."
Defalarca kez gelen gülmemi yeniden bastırıp mimiklerini izledim. Bir bebek kadar tatlı görünüyordu anlatırken. Bazen sinirlenip kaşlarını çatıyor, bazense dudaklarını büzüyordu.
"Müdür kameradan izlemiş her şeyi, suçum olmadığını anladığında bana sadece vurduğum için basketbol salonunu bir hafta temizlememi söyledi. Onlara da uzaklaştırma verdi."
Dudaklarını ısırdı ve kafasını eğdi. "Benim yüzümden ceza aldılar. Kötü hissediyorum."
Hayretle baktım ona. Oldukça ciddi ama aynı zamanda üzgün görünüyordu. "Felix onlar sana zorbalık yaptı. Üzülüyor musun cidden?"
Tereddüt etmeden kafasını salladı. Çocuk gibiydi hareketleri. "Benim yüzümden oldu hyung, onlara vurmasaydım olay büyümeyecekti ve uzaklaştırma almayacaklardı."
"Kendini koruman güzel bir şey, üzülme. Kötülük yapmak istediler ve cezalarını aldılar."
Kafasını salladı ve televizyona bakmaya devam etti. Çizgi film izliyordu. Kendimden habersiz bende onu izledim bir süre. Mimikleri sürekli değişiyordu, ama en barizi yüzündeki saf gülümsemesiydi.
Çok masum duruyorsun Felix, oynuyor musun yoksa gerçekten öyle misin?
Ona gerçekten kızmak istiyordum. Ama bir şeyler buna sürekli engel oluyordu.
Telefonu çaldığında cebinden çıkararak arayana baktı. Yüzündeki gülümsemeyi kıskanmıştım, kim aradığı için sevinmişti bu kadar.
"Sakin ol Jeongin." Karşı tarafı dinledi bir süre, yüzünde endişeli bir ifade vardı. Bakışlarımız buluşunca gözlerimi kaçırmak yerine bakmaya devam ettim.
"Hyung, Jeongin ve Jisung buraya gelebilir mi?"
Biraz düşündükten sonra onayladım onu. Jisung'u severdim, kötülüğünden çok iyiliği dokunmuştu bize. Lise yıllarında bize sürekli bir şeyler alıyordu kantinden. Gerek olmadığını söylüyorduk fakat Minho'ya alırken bize de almak istediğini, bunun hoşuna gittiğini söylüyordu.
"Tamam, adresi mesaj atarım."
***
Felix'in Anlatımından;
Jisung ve Jeongin önce birbirlerine daha sonra bana sonrasında ise odaya bakıyorlardı. Yaklaşık 20 dakikadır bu böyle devam ediyordu.
"Söyleyecek misiniz artık?"
Jeongin tüm oksijeni içine hapsetmek ister gibi derin nefes aldı. Çok büyük bir şey açıklayacak olmalıydı. Merak duygum kabarırken yerimde doğruldum.
Boğazını temizledi ve Jisung'u gösterdi. "O söylesin." Göz devirerek Jisung'a döndüm. Bu kadar çok kırvranmalarının amacı neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hate or Love? | ChangLix ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | Seo Changbin, üvey kardeşi Seo Felix'den nefret ediyordu. ~ "Nefretin de aşkın bir parçası olduğunu biliyor muydun? Bizim kaderimiz birlikte yazıldı, Felix. Sana ulaşmak için önce zorlukları aşmam gerekiyordu, çünkü güzel olan her şey...