"San, özel bir anlarını bölüyor olabiliriz. Girmesek mi?"
"Wooyoung aptal mısın? Çekil kapıdan."
"Aptal sensin, küstüm işte."
Duyduğum seslerle gözlerimi açtığımda dibimde gördüğüm Felix'le gülümsedim. Sabahları bir ayrıydı, bana kalp krizi yaşatacak kadar güzeldi.
San ve Wooyoung'un tartışma sesleri gelirken onları boşvererek Felix'in saçlarını öptüm. "Bebeğim, uyan hadi."
Kulağına fısıldamamdan huylanmış olacak ki kıkıdayarak arkasını döndü. Yüzümde oluşan gülümsemeyle ona arkasından sarılarak bir müddet öyle kaldım. Gözlerimin kapandığı sırada Felix kıpırdanarak kollarımın arasından çıkmıştı. Onunla birlikte kalkarak ensesini öptüm ve odadan çıktım.
Banyoda işimi hallettikten sonra sesleri takip ederek mutfağa gittim. Birlikte gülüşerek kahvaltı hazırlıyorlardı. Onlar çok yakışıyordu, yan yanayken sürekli gülüyorlardı.
"Günaydın hyung, iyi uyudunuz mu?"
"Evet Wooyoung, teşekkür ederim. Bizi misafir ettiğiniz için size minnettarım."
San gülümseyerek kolunu omzuma atarken Wooyoung elindeki çatalı San'a atarcasına kaldırmıştı. Anında kolunu benden çeken San buzdolabını açmış ve biraz bakınıp geri kapatmıştı. Büyük ihtimal çatalın hedefi olmaktan kaçmaya çalışmıştı.
Wooyoung'la gülüştüğümüz sırada mutfağa Felix gelmişti. Üzerindeki siyah kot tulum ve içine giydiği pembe tişörtü ile harika görünüyordu. Wooyoung ağzı açık yanına gitmiş ve Felix'in kırmızı saçlarına dokunmuştu.
"Sen mükemmel görünüyorsun. Tanrım, çillerine bak."
Wooyoung, Felix'i övmeye devam ederken iç çekerek San'a baktım. Gülümseyerek izliyordu ikisini. Felix'i, Wooyoung'dan kıskanmıyordum. Çok fazla samimi biriydi ve San'a çok aşıktı.
"Kahvaltımızı yapalım."
***
"Lix-ah, yanıma gel bebeğim."
Wooyoung'la koşuşturmayı bırakarak yanıma gelmiş ve ona uzattığım çikolatayı yemişti. Tekrar Wooyoung'un yanına giderken koşması beni güldürmüştü.
Bugün geri döneceğimiz için Wooyoung piknik yapmak istemişti ve Felix de ısrar edince onları kıramamış ormanlık bir alana gelmiştik. Şimdi ise çocuk gibi oradan oraya koşuyorlar bazen top oynuyorlardı.
Kolumdan düşecek olan Felix'in pembe bandanasını sıkarak San'a yardıma gittim. Üzerimdeki tek renkli şey bu olabilirdi.
"Kendimi onların babası gibi hissediyorum, bu normal mi?"
San'a gülerek kaydıraktan kayan bebeklere baktım. Böyle hissetmesi gayet normaldi bence. "Bu çok normal, şunlara baksana." Gülerek onlara bakmış ardından bana dönmüştü.
"Daha çok görüşmeliyiz, Wooyoung onu çok sevdi. Kolay kolay bırakacağını sanmıyorum."
"Felix de çok sevdi. Evime her zaman gelebilirsin dostum. Haber vermene bile gerek yok, yerini biliyorsun."
San'la biraz daha konuştuktan sonra her şeyi topladığımıza karar vererek diğerlerini çağırmıştık. El ele tutuşarak zıplayan çocuklara baktım ve gülmeye başladım. Zıpladıklarında havaya uçan saçları sevimli görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hate or Love? | ChangLix ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | Seo Changbin, üvey kardeşi Seo Felix'den nefret ediyordu. ~ "Nefretin de aşkın bir parçası olduğunu biliyor muydun? Bizim kaderimiz birlikte yazıldı, Felix. Sana ulaşmak için önce zorlukları aşmam gerekiyordu, çünkü güzel olan her şey...