"Hyung, bu sana benziyor. "
Felix, ona attığım garip bakışlarıma gülmüş ve kucağındaki peluşa daha sıkı sarılmıştı. "Ama gerçekten benziyor. Çok tatlı~"
Peluşun bana benzediğini söyleyerek ona tatlı demişti. Bu durumda bana mı demiş oldu? Öyle değilse bile üzerime alınıyordum.
"Sana artık 'Binnie' diyeceğim küçük domuzcuk."
O kendi kendine konuşurken bir yandan onu dinliyor, diğer yandan arabayı park ediyordum. Araba durduğunda peluşu ile indi arabadan. Arka koltukta unuttuğu çantası gözüme çarparken uzanarak aldım onu ve tek koluma taktım.
Oyuncağıyla bir şeyler konuşarak kapının önünde bekliyordu beni. Ona gerçekten Binnie diye seslendiğini duyunca güldüm. Dalga geçtiğini düşünmüştüm ama o oldukça ciddiydi.
Binnie'nin nereden çıktığını düşünürken aklıma gelen şeyle gülümsemem büyüdü. Bana benzediğini söylemişti ve benim adımı kısaltarak benim ona aldığım oyuncağa koymuştu. Ama çok tatlısın Felix.
"Binnie şimdi sana odamı göstereceğim ve beni tanıman için birkaç şeyden bahsedeceğim."
Felix domuzuyla konuşarak odaya çıktığında gülerek peşinden bende çıktım. Kendi odama girerken çantasının bende olduğunu fark ederek geri çıktım odadan. Kapının kolunu indireceğim sırada içeriden gelen seslerle biraz dinleme kararı alarak kapıya yaklaştım. Yaptığım belki doğru değildi ama bana ne?
"Çok uzun zamandır onu seviyorum Binnie. Ama o benim üvey abim ve en önemlisi benden nefret ediyor. Aslında bugün bana o kadar iyi davrandı ki yanında ağlamamak için zor tuttum kendimi. Elimi bile tuttu ve ben birazcık ağladım. Çünkü çok mutlu olmuştum. Bunları sana anlatmamın sebebi bu saatte arkadaşlarımı rahatsız etmek istememem. Yoksa deli miyim oyuncaklarla konuşayım. Evet, Jeongin ve Jisung her şeyi biliyor. Ben söylemedim gerçekten kendileri anlamış."
Bir süre kendi kendine güldü ve devam etti. "Soyadım Seo olduğu için Changbin hyungu benim kocam sanmışlar. Yanlış anlamayı düzeltmek için gerçeği söylemek zorunda kaldım. Changbin hyung bunu bilmiyor, bilse eminim bana kızar. Doğrusu söylemeye korkuyorum, bana sürekli kızıyor ama sorun değil. Onu seviyorum."
"Biliyor musun, bana arkadaşlarından uzak durmamı ve onları elinden almama izin vermeyeceğini söyledi. Ben onun elinden hiçbir şeyi almadım ki. Arkadaşlarında veya ailesinde gözüm yok. Sadece o yetiyor bana."
"Ben hep ona sarılmanın hayalini kurdum. Kokusunu hiç yakından alamadım, o üniversitesi için buraya geldiğinde taşınmadan önce dolabından bir tişörtünü almıştım. Ona sarılıp durdum ama evimizdeki görevli kirli sanıp yıkamış. Tüm kokusu gitmişti, bu yüzden çok ağlamıştım. O kadar aptalım ki."
"Ne yapacağım Binnie? Bu hislerim günden güne çoğalıyor, önüne geçemiyorum."
Hıçkırık sesi duyduğumda ağladığını anlayarak kapıdan uzaklaştım ve kendi odama girdim. Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum, bildiğim tek şey artık ondan nefret etmediğimdi.
O gerçekten çok masumdu.
Ona çektirdiğim tüm acılar için çok utanıyor ve sınırsız pişmanlık duyuyordum. Düşünmemeye çalışarak yattım yatağıma. Bu mümkün değildi çünkü aklıma her saniye Felix'in yan odada ağladığı geliyordu.
Geçen yarım saat gibi bir süreden sonra oflayarak kalktım sıcak yatağımdan. Uyuyamıyordum ve bu benim canımı sıkıyordu. Uyuyamamın nedeni de canımı sıkıyor olabilirdi.
Felix'i düşünüyordum. Kafamı yastığa koyduğumdan beri onu düşünüp duruyordum.
Önce benden sevgi isteyen bakışları geliyordu gözümün önüne daha sonra ise kalbe benzeyen ve öpülmeyi bekleyen kırmızı dudakları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hate or Love? | ChangLix ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | Seo Changbin, üvey kardeşi Seo Felix'den nefret ediyordu. ~ "Nefretin de aşkın bir parçası olduğunu biliyor muydun? Bizim kaderimiz birlikte yazıldı, Felix. Sana ulaşmak için önce zorlukları aşmam gerekiyordu, çünkü güzel olan her şey...