"Lix-ah, biz geldik hayatım."
Önce kapının sesini ardından eşinin seslenişini duydu ve sevinçle yerinden kalktı. Evdeki işleri erken bitmişti ve o da tüm gün evde yalnız sıkılmıştı.
"Hoş geldin a- Changbin?"
Changbin'in yanındaki küçük kız çocuğu ona gülümseyerek bakarken Felix oldukça şaşkındı. Bunu hemen üzerinden atarak yere eğildi ve kollarını açtı. Henüz birkaç gün önce görüştükleri bu çocuğu çok özlemişti. Küçük kız koşarak Felix'in kollarına girdiğinde Changbin onları gülümseyerek izliyordu.
"Areum, çok özledim seni."
"Ben de seni özledim baba~"
Son derece şaşkınlıkla çocuktan biraz uzaklaştı Felix. Anlamadığını belirtir bir şekilde kaşlarını kaldırdı ve sırıtan eşine baktı. Burada neler döndüğünü hala anlamış değildi.
"Baba mı dedin sen?"
Kapının orada dikilmeyi keserek sorgulayıcı bakışlar atan Felix'in yanına geldi. İnce beline kollarını dolarken kulağına yaklaştı. "Sürpriz."
Sonunda neler olduğunu anlayan Felix büyük bir coşkuyla sarıldı eşine ve artık kızları olan çocuğa. Uzun zamandır bunu planlıyorlardı. Geçen ay bir yetimhaneyi ziyarete gitmiş ve orada tanışmışlardı Areum ile. Bunu kendi aralarında konuşmuşlardı fakat eşinin böyle bir sürpriz yapacağı asla aklına gelmezdi.
"Teşekkür ederim." Gözlerinin dolmasını umursamadan yeniden sarıldı eşine. Şüphesiz o an Dünya'daki en mutlu insan Felix'ti.
Changbin üzerini değiştirmek için yanlarından ayrılırken Felix kızının elini tutup onu salona götürdü. Heyecanlıydı, ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
"Artık bizimle yaşayacaksın, biliyorsun değil mi?" Areum uslu bir şekilde kafasını sallamış ve küçük gözleri kapanacak kadar gülümsemişti. Bu görüntü ile kalp krizi geçireceğini sandı Felix. Minik kız çok tatlıydı.
"Biliyorum baba, Changbin babamla konuştuk biz."
Konuşurken dudaklarının büzülmesi ve bazı kelimelerin tam çıkamayışı Felix'i delirtiyordu. Tombul yanaklarını birer birer ısırmak istiyordu. Ayrıca baba demesi ve bu duruma hemen alışması da onu ayrı mutlu etmişti.
Salona giriş yapan eşine gülümseyerek ayağa kalkmış ve küçük kızın elinden tutmuştu. Üçü de mutfağa geçerek yerlerine oturdu. Hep birlikte güzel bir akşam yemeği yeyip bol bol sohbet etmişlerdi. Şimdi ise salonda Felix Areum'a meyve yediriyor Changbin de onunla sohbet ediyordu. Felix aklına gelen düşünce ile Changbin'e baktı.
"Binnie, henüz Areum için hiçbir şey almadık."
Changbin bu soru üzerine gülümseyerek aralarında oturan ve filme odaklanmış kızın kahverengi saçlarını okşadı. "Sen merak etme, biz Areum ile hallettik hepsini. Yarın odası hazır olur. Sadece dışarı çıkıp onun için biraz alışveriş yapalım, olur mu?"
Eşinin böylesine düşünceli olması onu gülümsetmişti. Koltuğun kenarındaki elini tutarak güzel gülümsemesini ona da gösterdi. Yıllar geçse de Felix'in Changbin'e olan aşkı hiç değişmiyordu. Hala ilk günkü gibi aşıktı ona.
Yeniden film izlemeye başladıktan birkaç dakika sonra koluna yaslanan bedenle dikkatini oraya verdi. Areum, Felix'in kolunda uyuyakalmıştı. Sessiz olmaya özen göstererek kıkırdadı ve yavaşça çocuğu kucağına alarak ayağa kalktı. Odasına hazır olana kadar onların yanında kalacaktı.
Yumuşak yatağa yatırdıktan sonra üzerini örtmüş ve kahküllerini geriye iterek alnını öpmüştü. Üzerini de güzelce örtüp çıktı odadan. Artık bir çocukları vardı ve buna inanamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hate or Love? | ChangLix ✔
Fanfic| TAMAMLANDI | Seo Changbin, üvey kardeşi Seo Felix'den nefret ediyordu. ~ "Nefretin de aşkın bir parçası olduğunu biliyor muydun? Bizim kaderimiz birlikte yazıldı, Felix. Sana ulaşmak için önce zorlukları aşmam gerekiyordu, çünkü güzel olan her şey...